BOŞLUK

16 Ocak 2012 Pazartesi

AN GELİR

Askerliğin bitmesini iple çekiyordu,ne de uzundu günler.Dışarıda hayalleriyle süslediği mükemmel bir hayat varken neden uzardı bu günler, oysa standart saatlerden oluşmuyormuydu.Günleri ,saatleri hatta kapıya yöneldiğinde  dakikaları bile saydı.Ve dışardaydı önce bir boşluk hissetti bu kadar çok istediği hedefe varmanın boşluğunu ,birazda hayal kırıklığı.!
Acilen gara yöneldi hem uzun süre askerlik ettiği bu yerden,hemde boşluğundan uzaklaşmak için.otobüsün camından yavuklusuna doğru bakıyordu,sadece onu görüyordu,her km de heyecanı artarak yerine geliyor boşluk sıcacık duygularla doluyordu.Gittiği yer doğduğu yer değildi ama gençliği ve çocukluğu orada geçmişti,orada aşık olmuştu.uzun yıllar platonik yaşadıktan sonra tamda askere giderken açılabilmişti ona.M eğerse kızda aynı duygular içerisindeymiş,askerdeyken mektup yazamıyordu ailesinin eline geçer diye ama sık sık telefonla görüşüyorlardı,gerçi son günlerde ne zaman tlf açsa,ya meşgul yada ulaşılamiyor mesajı alıyordu.Son bir kaç gün ise hiç aramadı ona süpriz yapmak istiyordu.Lakin kız daha hızlı çıktı asıl süpriz ondan geldi,oturdukları mahalleye gelince eve hiç uğramadan bir kaç blok ötede olan kızın evine doğru yöneldi.Süpriz bu ya, kız yanında bir adamla kol kola yanı başında belirdi,şaşkınlığı biraz geçer gibi olunca ona seslenmeyi denedi ama ses boğazından bir homurtu olarak dışarıya çıktı.kız adamla uzun bir veda öpüşüne girmişti belliki adam onu evine bırakmak için ordaydı.Şaşkınlığı öfkeye dönüştü içerde bütün umutları ve hayalleri gerçeklerle savaş halindeydi,savaşın bir galibi yoktu kaos her şeye hakimdi.!Parmağındaki yüzüğü gördüğünde hayalleri kara bir buluta dönüştü,umutlarıda cam parçasına.Elindeki valiz ağırlaşmış hatta bedenide ruhuna yük olmaya başlamıştı.Evine döndüğünde annesi çığlık çığlığa sevinirken o boş bir çuval gibi önündeki çek yata düşmüştü.Yorgunluk ve yıkılmışlıkla gözlerini kapattığında,annesi uyuyordur diyerek usulca üzerini örtmüştü oysa ertesi sabah gün ağarırken uykuya yenik düşmüştü.Günler ağır bir kaybedişin,ağır durumlarıyla geçerken yaslandığı tek arkadaşı alköllü içkiler olmuştu ,bu ayyaşlık içerisinde acıları tükenecek yere gittikçe şiddetleniyordu ölümü düşünüyor ama ölünce onsuz kalma düşüncesi intihardan vaz geçiriyordu.
Uzaklaşıp bu şehirden gitmeye karar verdi,doğduğu topraklarda halen yaşayan bir dedesi vardı.Mükemmel bir coğrafya acılarından soyutlanmasına yardımcı olabilirdi oysa bindiği oto büs şehirden uzaklaşırken acılarınında daha şiddetli bir hal aldığını farketti.Köyü şehirden oldukça uzak bir dağın yamacındaydı,tıpkı diğer köylerinde olduğu gibi.Askere gitmeden hemen önce bir ay kadar dedesinin yanında kalmıştı,dedesinin iki av köpeğiyle bol bol ava gidip,ara sırada at gezintisi yaparak geçirmişti günlerini.Şimdi köpekler yoktu bir tanesini bir domuz yaralamış,kısa bir süre sonrada ölmüştü,diğeride bir yıl sonra,fakat at yaşlamış olmasına rağmen inatla yaşamaya devam ediyordu.Günlerin büyük bölümü yine içerek geçiyordu,bazen yaptığı at gezintileride kasabaya içki almak için oluyordu.Acıları tıpkı sakalları gibi gittikçe uzuyordu yaşamak acı çekmek ve içmekten ibaretti,artık sarhoş bile olamıyordu boş bir fıçı gibiydi içine akan likitler şişeden fıçıya dökülmüş gibi hiç bir şey ifade etmiyordu hayat boş bile değildi.Boşalan şişelerin yenisini almak için yaşlı ata bir kez daha bindi,kasabaya giderken atın üzerinde o kadar dalmıştı ki kendini daha yüksek bir yamaçta kurulmuş başka bir köy yolunda buldu,geriye dönmeyip atın gittiği yere doğru devam etti,yol kavisli yükselişini bitirmiş düz bir şekil almıştı yorgun yaşlı atını biraz daha hızlı sürdü.At dar patika yolda yol almakta zorlanıyordu ama sahibinin daha hızlı gitme isteğinide geri çevirmiyordu ta ki yol  yüksek bir uçurumun kenarından geçene kadar.Uçurum yaklaşık yirmi metre kadardı hemen aşağıda çam ağaçlarının filizli tepeleri gözüküyordu,çamların altındanda bir derenin uğultusu duyuluyordu, uçurumdan sonrada köyün ilk evleri beliriyordu.Patika yol uçurumun tepeye yakın bölümünde kayaların kazmayla kırılmasıyla oluşturulmuştu,at sert zeminde bir taş parçasına basarak ayağını burkup yere düşerken o da uçurumdan aşağıya kendi boşluğundan daha büyük bir boşluğa doğru uçtu,düşerken bir an lanet hayatının ve acılarının bittiğini düşündü.Acılarına bir yenisi eklendi çam ağacının önce sivri tepesi koltuk altını yaklaşık yirmi santim yardıktan sonra,sırasıyla dallar yaralamaya ve acı eklemeye devam etti taki ağacın hemen altında akan dereye set çekmiş bir kayanın oluşturduğu göle düşene kadar.Suyun içinde bir kaç saniye istemeden oyalandıktan sonra yüzeyine çıktığında bir meleğin simsiyah iki gözüyle karşılaştı gözler o kadar güzeldiki ancak bir meleğe ait olabilir, öldümmü diye düşündü, oysa yaşamaya yeni başlıyordu.Issız sayılabilecek küçük bir köyde, gölün kenarında çamaşır yıkayan bir genç kızın,beyaz atlı prens hayalinin tamda ortasına düşmüştü.............

2 yorum:

Mehmet Osman Çağlar dedi ki...

Düşündürdü, ötelere taşıdı, güzeldi Usta, ellerine sağlık. Hani derim ki daha sık yazsan. dostlukla

Dalgaları Aşmak dedi ki...

Sanırım devamı gelecek Usta.O zaman konuşuruz))