BOŞLUK

15 Haziran 2012 Cuma

TANRI VE İNSAN

Tanrı bir insan profili yarattı,ve diğer canlıları.İnsan diğer canlılardan çok farklı olarak dizayn edilmesine karşın,diğer canlılara benzemeye başladı.Ve Tanrı bir kitap gönderdi,siz insanlar benim dizayn ettiğim şekilde kalmalısınız.!İnsanlar okumadı,değişime devam etti.Ve tanrı bir kitap daha gönderdi insanlar yine okumadı,Tanrı yüzden fazla kitap gönderdi insanlar yine profilinden sapmaya devam etti.!ve Tanrı en son gönderdiği kitabın ilk ayetinde şöyle dedi..OKU.!!    ama sanırım insanlar yine okumadı ve okumayan düşünmeyen bir canlı türüne dönüştü.!!! Geçmiş olsun.!!

29 Mart 2012 Perşembe

SARI SICAK PENCERELER


Bazen bulunduğun noktaya seni bağlayan sımsıkı bağlar vardır,gitmek istemezsin ama gitmek zorunda kalırsın.Uzaklaşırken yüreğin periyodik aralıklarla tekler ve düşme hissi uyandırır, derin karanlık boşluklara doğru,düşerken yüreğinin senden uzaklaştığını hissedersin,yanlız kalırsın, yüreksiz ve ruhsuz, bir ölü beden bir başına.Gecenin karanlığında,dipsiz kuyulara doğru yol alırken,uzaklarda sarı sıcak pencereler görürsün...Üşürsün..Yanlızlık ve gece ölü bedenini üşütür,sarı bir hastalık gibi bir çok yere bulaşmış, sarı sıcak pencereleri düşlersin..Oysa bilmezsin pencerelerin ardındaki korkuyu,karanlıktan korkanların ,uykusuz,umutsuz yansımasını,sarı sıcak pencerelere tutunmuş tedirgin ruhları....


                                 Güneş bize haram usta,güneş bize haram.!!

8 Mart 2012 Perşembe

S.S.K.D ....LEŞŞŞ ÇEVRE ÖRGÜTÜ ...sunar

Düşüncenin sınırı yoktur...Tarihte bize mantıklı gelmeyen bir çok düşünce ortaya atılmıştır,bunlar belki doğrudur,belkide değil.İnsan beyninin olabildiğince sonsuz düşünceleridir yada düşleri.Bunlardan bir taneside,Edgar allen poe dur.sanırım şöyle bir şey söylemiş, yada ima etmiştir."Tanrı patladı".Orhan gencebayda hepimiz tanrıdan bir parça değilmiyiz der bir şarkısında,poe yi onaylar gibi.S.S.K.D de bu düşünceye karşı alternatif düşünce geliştirdi...."Belkide patlamadı.!!  Belkide
evren olarak algıladığımız yer,bir canlının hücresidir.!!Belkide hürenin yapısını bozarak kanser olmasına neden oluyoruz.!!
Belkide Tanrıyı öldürüyoruz.!!!!

4 Mart 2012 Pazar

AV 8

 Kasabanın yolu neredeyse seksen santime ulaşmış karla doluydu,ama avcıdan önce kasabaya gitmiş bir kaç kişinin oluşturduğu iz, bir yaya yoluna dönüşmüştü.Avcı bu yolda hiç durmadan yürüyordu nerdeyse iki km den oluşmuş yolu
onbeş dakikada katetmişti.Avcı kasabanın girişinde bir kaç kişinin meraklı sorularını kısaca geçiştirip yürüyüşünü sürdürüyordu.Kasaba tek sokaktan oluşuyordu,ve sokağın dibinde hükümet konağına gidiyordu, hayvan doktoru bu binada bulunuyordu.Avcı hükümet konağının hemen girişindeki  tek oda büyüklüğünde baytarın muayenesine ulaşmıştı.Ne varki muayene odası kapalıydı,telaşla binanın içinde bulunan çay ocağına yöneldi,içerde sadece iki kişi vardı,anlaşılan bu karda kasabaya çok fazla kişi inmemişti.Çay ocağının sahibi meraklı bakışlarla bir avcıya birde kucağında taşıdığı yaralı köpeğe baktı,baytarı aradığını tahmin edip,onun bu gün gelmediğini kasabanın girişinde bulunan lojmanda kaldığını söyledi.Avcı her şeyin ters gitmesine sinirlenip şansına küfür etti,ardından adama baytarın telefonu olup olmadığını sordu.Adam telefonu olduğunu ama bu karda geleceğini tahmin etmediğini söyledi.Avcı lütfen ararmısın dedi, ara ve telefonu bana ver diyede uyardı.Adam dudak bükerek ahizedeki tuşları çevirdi,şansına çalıyordu bu karda telefonunda kesik olma ihtimalide vardı.Adam telefonun ahizesini avcıya uzattı,bir müddet çaldıktan sonra karşı taraftan nazik bir kadının sesi duyuldu.Baytar genç bir kadındı ,kadın olması köpek için gelme şansını çoğaltmıştı,genelde kadınlar hayvanlara karşı daha merhametli olurdu,ama merhametleri erkeklere karşı pekte iç açıcı olmazdı.Avcı karşısındaki kadının kendisini tanıtmasından sonra,köpeğini domuzun kestiğini yarasının çok büyük olduğunu ve onu kurtarması için gelmesi gerktiğini adeta yalvararak anlattı,telefonun karşı tarafındaki seste ayni telaşa kapılarak geleceğini söyledi.Kahveci avcıya bir bardak çay ikram etmiş tanımadığı bu gencin kimin nesi olduğunu soruyordu.Kasaba küçük bir yerdi ve neredeyse herkes birbirini tanırdı.Fakat avcı uzun süreden beri büyükşehirde kaldığından ne avcı onları tanıyor nede onlar avcıyı tanıyordu.Kahvenin sahibi karşı köyde oturan akrabalarından çıkmıştı.Avcı iki sandalyenin üzerine yatırdığı köpeğini bir eliyle okşaayıp diğer elinide sobaya uzatarak ısıtıyordu.Köpeğin gözlerindeki sadakat ışığı nerdeyse sönmek üzereydi ,artık gözlerini pek açamıyordu.Yaklaşık yirmi dakka sonra genç bir kadın hükümet konağının girişinde belirdi,avcıdan bir iki yaş büyük görünüyordu,kızıl, omzunun hemen altına gelen saçlarını, uçlarına yakın bir yerden bir tokayla birbirine tutturmuş ,güzel yüzünü mühteşem gözleriyle süslemişti.Avcı köpeği unutmuş kadına hipnotize olmuş gibi bakıyordu,kadın muayenesinin kapısını açmış,kahvehanenin sahibine kendisini arayan kişiyi soruyordu.Kahvenin sahibi genç adamın omzuna vurduğunda avcı kendine gelmiş köpeğinin sandalyenin üzerinde olduğunu kekeleyerek söyleyebilmişti.Kadın avcının yanıdan geçip köpeğin yanına ulaştı,avcının köpeğe sardığı montu usulca açtı,köpeğin karnındaki kocaman pencereyi gördüğünde yüzünü derin bir endişe kapladı,aceleyle kahveden çıkıp muayene odasına daldı.Kadın az sonra elinde bir şiringayla geldi ,köpeğe yaptığı iğnenin ardından,köpeği muayene odasına getirmesini avcıya söyledi,avcı kadının yaptığı hiç bir şeyi kaçırmıyordu
gözleri kadına endekslenmiş onun söylediklerini harfiyen yerine getiriyordu.Baytar köpeğin kesik yerini uzun bir uğraşın ardından dikip,birde serum takmış,serum bitene kadarda beklemeleri gerektiğini söylemişti.Kadın köpeğin kurtulacağını,kesiğin sadece deride gerçekleştiğini ve herhangi bir kemiğin zarar görmediğini anlatırken,avcının tek duyabildiği köpeğinin yaşayacağı olmuştu.Avcının hiç bitmesini istemediği serum bitmiş, günde kararmaya başlamıştı.Baytar köpeği yarın tekrar getirmesi gerktiğini söyleyip muayenesini kapattığında,avcının ertesi günü beklemesi çokta zor olmuştu,artık avlanacağı yer belliydi ,hükümet konağının hemen yanı başı..

1 Mart 2012 Perşembe

AV 7

Avcı suyun başına ulaştığında nefes,nefese kalmıştı biraz soluklanıp heyecanını dindirmeye çalıştı.İçinde sürekli gelişen olumsuz düşünceler acele etmesini sağlıyordu.Conun izleri üsteki tarlaya doğru devam ediyordu.Tüfeğini  yine çapraz tutarak tarlaya doğru yürümeye başladı,içindeki şüphe doğruysa tarlada olan hiç bir canlı öfkesinden kurtulamayacaktı.Çalıların arasından bir yol bulup tarlaya çıktı,kar burda çok daha fazlaydı.Domuzların alt üst ettiği kar yığınlarına ve izlere bakıyordu,bir yandanda yoğun kar yağışı görüş mesafesini azalttığı için tehlikenin çok yakında olma ihtimaliylede tetikte ve hazırdı.Avcıdan önce co onu gördü,mahçubiyet taşııyan ince bir sesle ağlayarak sahibine kendini duyurdu.Avcı sesin geldiği noktaya doğru bir kaç adım atınca conun kanlı vucüdünü ince bir kar örtüsünün altından fark etti,ilk tepki avcının belinde halen canlı duran çulluktan geldi ürkerek sağlam kanadını hızla çarptı,oysa kanayan yarası ve ipteki ayakları uyuşmaya başlamıştı.Avcı şimdi conun bir pencere kadar açılmış yarasından sonsuzluğa bakar gibiydi soğuktanmı yoksa pencereden  gördüğü bir şeyden dolayımı donup kalmıştı belli değildi.Co kuyruğunun tepesini sahibini sevdiğini hatırlatmak ister gibi hafifçe salladı,daha ilk denemeden sonra bundanda vaz geçti,canı çok yanmıştı yine tiz bir sesle ağladı,gözlerini sahibine çevirmiş sadakat dolu bakışlarında umut taşıyordu.Avcı bulunduğu trans durumundan belindeki çulluğun ikinci kanat çırpışından sonra kurtuldu.Yavaşca köpeğe doğru eğildi,açık yarasına fazla dokunmadan üzerindeki karları usulca silmeye başladı eli karları silmek için co nun kafasına geldiğinde co son bir gayretle avcının elini yaladı,şimdi kar yağışının yanında co nun üzerine damlayan başka bir sıvı daha vardı .Avcı ayağa kalkıp hızla
koyun derisinden oluşmuş montunu çıkardı, yünlü iç kısmı üste gelecek biçimde yere serdi,ardından iki elini köpeğin altına sokup,onu sarsmadan dengeli bir biçimde kaldırıp montunun üzerine yerleştirdi.Avcı montunun düğmelerini kapattıktan sonra ayağa kalkıp tüfeğini sırtından aşağıya doğru kayışından astı.Co şimdi avcının ellerinde köye doğru yol alıyordu acısı çok büyük olmasına rağmen korkusu kalmamıştı en yakın dostu onunla ilgileniyordu.Avcı neredeyse koşarak en yakın ev olan kendi evlerine ulaştı.kapıdan girip şömineye benzer açıkta odunların yandığı ateşin yanına co yu koyduktan sonra tüfeğini çıkarıp kenarda bulunan sedirin üzerine attı.Köpeğin haline ahlayan yengesine sert bir sesle bağırarak diğer  montunu  istedi.İki küçük yeğen co nun başında ağlıyordu,çuluk kemerden yere atılmış kimse onunla ilgilenmiyordu gücü olsa bu kargaşa içinde fark edilmeden kaçabilirdi.Avcı köpek kucağında az aşağıdaki komşularının evine ulaştı,komşunun willis marka eski model bir jipi vardı onu kasabaya götürmesini istiyordu.Komşu neredeyse seksen santime ulaşmış bu karda gidemiyeceğini anlatıyor bir yandanda köpeğin işinin bittiğini kasabaya kadar yaşayamayacağını söylüyordu.Avcı adama orta yollu bir küfür sallayarak kasabaya doğru hızla yürümeye başladı.
                                                                                                                                DEVAM EDECEK

25 Şubat 2012 Cumartesi

AV 6

 Co sahibiyle daha doğrusu ikinci sahibiyle,henüz bir yaşına girdiğinde tanışmıştı.O zamanlar kendinden bir kaç yaş büyük olan ilk sahibiyle birlikte büyüyordu,ilk sahibi şimdikinin küçük yeğeniydi.Fakat co bunu bilmiyordu,genç adam uzak diyarlardan gelmiş evlerinin kapısına dayanmıştı,co yu görüncede eline bir sopa almış  co yu tedirgin etmişti.Co elinde sopayla düşman tavırları sergileyen genç adama saldırmış,adam geri geri kaçarak evin ahşap kapısını kırarak içeriye kaçmıştı.
Aslında adam düşmanlık için değil korkusu yüzünden sopaya sarılmıştı.Ertesi gün adamın evden birisi olduğunu anladığında co çok mahçup olmuş kendisini nasıl affettireceğini düşünmeye başlamıştı.Ardından düşünmesine gerek kalmamıştı adam bir tabak dolusu eti co nun önüne dışarıya çıkmadan kapıdan uzatmıştı,anlaşılan halen korkmaktaydı.Co adamın korkmaması için
ona sevgi gösterileri yapmış ,hatta okşaması için başınıda ona uzatmıştı.Bu kısa özürleşme ve tanışma merasiminin ardından,adam evin diğer kapısından çıkıp gitmişti.Akşam olup genç adam eve döndüğünde onu daha yolun başında karşıladı,kuyruk sallayarak dostluğunu belli ettikten sonra iki ayağını genç adamın göğsüne dayayıp onu öpmeye çalışmıştı.Genç adam yeni tanıştığı bu dostuna henüz güvenmediğini elinde tuttuğu kocaman bir tabancayla belli ediyordu.Daha sonraki günlerde dostlukları iyice pekişmişti.Co adamla sürekli ava gidiyordu,çoğu tehlikelerde birbirlerini koruduklarıda çokça olmuştu,neredeyse bütün zamanını onunla geçiriyordu,bazen alış veriş için kasabaya giden genç adam dönüş yolunda ıslık çalarak co yu yanına çağırıyordu,onun ıslığını her yerde tanıyabiliyordu.Genç adamın kasabaya gidişleri co dan kaçarak oluyordu,aksi taktirde co bütün itirazlara rağmen onu kasabaya kadar takip ediyordu.Bazen ön kapıda co ya yemek verip arka kapıdanda kaçıyordu.Tıpkı bu gün olduğu gibi.Yemeğini yiyen co arka kapıya dolandı,sahibini göremeyince lanet olsun beni bırakıp yine kasabaya gitti diye hayıflanırken,bir yandanda karda oluşmuş ayak izlerini takip ediyordu.Gerçi ayak izleri olmasada co nun doğuştan iyi koku alma yeteneği vardı .Ayak izleri kasaba yoluna gitmiyordu,co merakla adımlarını hızlandırdı şimdi  yoğun karda iki ayağını öne atıp arka ayaklarınıda yanına çekip ilerliyordu.bu yoğun kar yağışında bir köpek gibi değil bir at gibi koşuyordu.İzler köyün çeşmesine doğru ilerliyordu,çeşmeye yakınlaştığında havada kötü kokularda artmaya başlamıştı,daha önceki tecrübelerinden öğrendiği üzere yabani bir canlının kokusuydu bu.Bir köpek olarak bu yabanilerle bir alıp veremediği yoktu aslında,fakat insan dostları sürekli bu yabanileri avlıyordu,insanların düşmanları oldukları belliydi,dostlarının düşmanlarını co da düşmandan sayıyordu.Biraz daha yaklaşınca kokuların birden çok yabaniden geldiğini farketti,sahibini uyarmak için sürekli bağırıp duruyordu bir yandanda heyecanla ıslık çalıyormuş gibi tuhaf bir ağlama sesi çıkarıyordu.Çeşmenin üstündeki tarlaya çıktı,
domuz klanını görünce daha yüksek sesle bağırmaya başladı.Küçücük cüssesinden umulmayacak bir cesaretle domuz klanına doğru saldırdı.Bu bağırmaların insan denilen katili buraya çekeceğini bilen domuz klanının lideri,klana kaçması için talimat verdi,klan bu yoğun karda bile gürültü çıkararak kaçmaya başlamıştı.Co hızlı adımlarla klana yaklaşmış,genç bir domuzun ayaklarından ısırmaya çalışıyordu heyecanı yanına doğru gelen kocaman dişli domuzu farketmesine engel olmuştu.Domuz başını köpeğe doğru salladı sivri dişleri köpeğin vucüdünü saran derisini tamda karnının ortasından yirmi santim kesti, kesik karnının alt kenarından sırt omurgasına doğru bir terzinin makasından çıkmışcasına muntazamdı.Deri ön ayaklarına ve arka ayaklarına doğru çekilince,bir banyonun penceresi büyüklüğünde bir açı oluşturdu.Co bıçak darbesiyle bulunduğu yerden iki adım öteye düşmüştü kan beyaz karda   sicak bir hüzün gibi yayılıyordu.Domuz ikinci bir darbe için niyetlenmedi,az önce yakınında gördüğü katilin gelme ihtimali onu kaçmaya yönlendirmişti.Co şimdi kanayan yarasını yalamak için başını uzattığında büyük bir acı duydu şimdi yaraya doğru dönemiyor sağlam yanının üzerinde hareketsiz duruyordu.Havlamaları fısltılı fakat çok duygu yüklü ağlamalara dönüşmüştü, gözleri umutla tarlanın etrafında sahibini arıyordu onun kokusuda bu yakınlardaydı.Bir yandan bütün bu acıları örtmek istermiş gibi yağan kar,köpeğide örtüyordu.................................................................
                                                                                                        DEVAM EDECEK

21 Şubat 2012 Salı

AV 5

  Genç avcı gururla, vurduğu çulluğa baktı,ardından yakalayıp canlı canlı kemerine astı,anlaşılan işkencedende hoşlanıyordu
yada onun acı çektiğini anlamayacak kadar düşüncesizdi.Avcı merakla etrafına baktı,,köpeği yakınlarda bağırıp duruyordu,tüfeğin sesine gelmesi gerekiyordu ama gelmemişti.Co onun en yakın arkadaşıydı hatta dostu,bir keresinde hayatını bile kurtarmıştı.Gurup halinde domuz avına gittiklerinde,önüne düşen domuz gurubuna aralıksız ateş ediyordu,bir ara heyecandan bulunduğu yerin tehlikesini fark edememişti,sırtı üç metrelik yamaca dayanmış elindeki tüfekte atışlarını yaptığı için boştu.Öfke ve panikten çıldırmış bir domuz üzerine doğru geliyordu kaçacak yeri ve,tüfeğini doldurmayada vakti yoktu.
Hayatında ilk o an gerçekten korkuyu hissetti.Domuz dişlerini hazırlamış genç adamı ikiye bölmek için gelirken,bulunduğu yamacın hemen üstünden co, herkesin gösteremeyeceği bir cesaret ve dostluk örneği sergileyerek bulunduğu yerden domuzun adeta üzerine uçtu,ardından usta bir jokey gibi üzerine kapaklanıp sivri dişlerinide domuzun boynuna geçirdi.Domuz önce köpeğin cesaretine şaşırdı ardındanda onu üzerinden atmaya çalıştı.Bu süre içinde genç avcı tüfeğini tekrar doldurup,köpeğide vurmamak için dikkatlice uygun anı bulup domuzu vurmuştu.köpek onun can dostuydu,ondan sonraki günlerde ava gitmediği
zamanlarda bile köpeği yanından hiç ayırmadı,taaki bu günkü çulluk avına kadar.Avcı dere boyu tekrar yürümeye başladı ne kadar çok vurursa o kadar ünlü olacaktı,çevresindeki yaşıtları hatta tecrübeli avcılarıda kıskandıracaktı.Çok fazla yürümeden
köpeği yine aklına düştü gelmesi gerekiyordu,durdu merak avdan ağır basmıştı,bir el daha ateş edip beklemeye başladı köpeği,yada en azından heyecanlı sesini.gelmedi sonra o köpeğinin nerde duysa geleceği ıslığı ard arda çaldı hayret köpek yine gelmedi.Avcıyı bir merak hatta meraktan öte bir telaş sardı,ani bir kararla geriye döndü ve köpeğin sesini ilk duyduğu yere doğru hızla yol almaya başladı,bir yandanda tüfeğin ilk gözünde olan 4 numara saçmayı çıkartıp yerine roket koyuyordu.şimdi tüfeğin iki gözünde birden domuz dolusu vardı eskaza bir çulluk çıksa ateş edemiyecekti,ama avcının çulluğu düşündüğü yoktu.köpek için duyduğu endişe içinde korkuya dönüşmüştü.Dere boyu yukarı doğru yürümek aşağıya yürümekten zordu,zaman zaman omuzuna kadar gelen karla boğuşmak zorunda kalıyordu.Artık pantolonunu çizmesine bağlayan ip yukarılara doğru sıyrılmış çizmelerinin içi karla dolmuştu.Çizmelerindeki kar ayaklarını sıkştırmaya başlayınca,uygun bir yere yaslanıp çizmelerini çıkarmaya çalıştı,uzun bir uğraşı sonunda başarıp çizmelerindeki karları boşalttı,ardındanda eskisi gibi tekrar iple pantolonunu çizmelerinin üzerine sıkıştırdı.Bütün bunları yaparken vucudunu sıcaklık basmış yanıbaşında akan temiz dere yerine,susuzluğunu yine kar yiyerek gidermişti.Aslında periyodik aralıklarla zaten ağzına kar atıyordu.Vucüdü üşümeyen avcının parmakları tüfeğin metal kısmını tutamayacak kadar üşümüştü,hatta eldivenli elide,eldiven ıslanmıştı,ıslak eldiven elini daha çok üşüttüğünden onuda çıkarmış pantolonunun arka cebine sıkıştırmıştı.Üşüyen ellerini ısıtmak ve içindeki duman aşkını gidermek için bir sıgara daha yaktı.Bir kaç nefes içine çekip ellerine üfledi.Endişesi sıgarayı bitirmesine engel oldu,sıgara ağzında tekrar yürümeye başladı.Şimdi köpeğin sesini duyduğu yere gelmişti,burası ava başladığı çeşmenin olduğu yerdi,biraz sonra köpeğin henüz kardan kapanmamış ayak izlerini gördü,ayak izlerini takip etmeye başladı,izler çeşmenin yukarısındaki tarlaya doğru gidiyordu.Aniden izler çoğaldı,domuzların toynaklarına karıştı, hatta  domuzların patates bulmak için alt üst ettiği tarlada boğuşma izleri ve ince ince kan lekeleri yağan karın altından fark ediliyordu.
                                                                                                                     DEVAM EDECEK

18 Şubat 2012 Cumartesi

AV 4

Korku intikam duygusundan ağır basmıştı,domuzun bütün kasları kilitlenmiş hareket edemiyordu bir şey onu mengene gibi sıkmıştı,üzerine yağan kar beş santime ulaşmış doğal bir kamuflaj oluşturmuştu.Genç avcı sıgarasından son bir yudum çektikten sonra ,sol eline eldiven giymiş,tetiği tutan sağ elini açıkta bırakmıştı.Avcı artık tüfeği her an ateş edecekmiş gibi iki eliyle birlikte tutuyordu,avcı tüfeği iki eline aldığında domuz hareket edebilen tek organları olan gözlerini korkudan biraz daha açtı,Avcı şimdi dikkatlı ve yavaş bir yürüyüşe başlamıştı domuzu farketmemiş tam aksi istikamette ilerliyordu


domuzun korkusuda avcının adımlarına endeksli azalmaya başlamıştı .En sonunda domuz kıpırdayabildi üzerindeki karları silkeleyip attıktan sonra,patetes tarlasını bir traktör edasıyla işleyen klanının yanına döndü. Tarlada pek patates yoktu,son yıllarda insanlar bu tarlaları genellikle ekmiyorlardı,huzursuz homurtular midelerinden gelen sesi bastırmıştı.Bütün  bu olup bitenlerden habersiz, biriktirme alışkanlığı olmayan proleter çulluk,domuzun ve genç insanın yaklaşık yüzelli metre aşağısında,günlük nafakası için çalışıyordu.Genç adam bu gün bir çulluk vurma inanışıyla,heyecanla dere boyu aşağılara doğru  ilerliyordu.Bazen dere derinleşip genç adamın yürüyüşünü engelliyor,adamda diz kapağını aşan kar yığınlarına girip dereye meyilli yamaçlardan yol alıyordu,bazen bastığı yer dikenlerin üzerine birikmiş kar yığınları olduğundan neredeyse boynuna kadar kara saplanıyordu.Bu zorlu yürüyüş genç adamı yıldırmıyor aksine dahada keyif almasını sağlıyordu,bu kadar karda çulluklar kesin burda olur düşüncesi onun keyfiydi,heyecanıda üşümesini engelliyordu ,üşüyen tek yeri tüfeğin metal tetiğini tutan parmaklarıydı .Bazen durup üşümüş elini cebine koyup biraz ısıtıyor,yada titreyen parmaklarıyla bir sıgara yakıp dumanınıda üşümüş parmaklarına üflüyordu.Heyecandan kuruyan ağzınıda açıkta bıraktığı elin aksine eldivenli parmaklarıyla kar yiyerek gideriyordu.
İnsanın kendine yaklaştığını farkeden çulluk şaşkınlıkla buralarda ne işi var,ya aklını kaçırmış yada kaybettiği bir şeyi arıyordur diye düşündü, kendisiyle ilgili olabileceği aklının ucundan bile geçmedi.Zaten insanlardan uzak yaşardı onlara zarar verdiğide görülmemiştir hatta tarlalarından tek mısır tanesi bile yememiştir.insan neredeyse yanına gelmişti ,uzak durmakta yarar var diyerek biraz daha aşağılara uçtu.Hemen önünden gürültüyle havalanan çulluk genç adamı şaşırtmış bu şaşkınlıklada tüfeği ona doğrultmakta gecikmişti tam nişan hattına girdiğinde ise,çulluk bir virajı dönüp gözden kaybolmuştu.Bu sırada derenin yukarısından köpeği co nun heyecanlı havlamaları geliyordu,çullukları ürkütmesin diye onu evde bırakıp gizlice uzaklaşmıştı,iki kapılı evlerinin ön kapısında köpeğe yemek verip arka kapıdanda kaçmıştı.şimdi yukarlarda heyecanla havlıyordu,muhtemelen bir çakalın kokusunu almıştır diye düşünen genç adam,nasılsa ateş ettiğimde buraya gelecektir diye düşünüp avının konduğu yere odaklandı.Şimdi daha dikkatlı yol alıyordu ,çulluk insanı ikinci kez fark ettiğinde lanet okuyup havalandı,lanet onu havada yakaladı,4 numara saçmalardan bir tanesi uçmak için açtığı kanadı kırdı,bir diğeride kanadın hemen altından göğsüne isabet etti.Çulluk havada motoru durmuş planör gibi karların üzerine düştü,korkuyla tekrar uçmayı denedi tek kanat ağır cüssesini havalandıramadı,karların üzerinde kırmızı lekeler bırakarak debelenirken insanın devasa eli bütün vucudunu kapladı.Çulluk bir an elinden kurtulmak için çırpındı,ama bu çırpınış canını çok daha fazla yakmaktan öteye bir işe yaramadı,sonrasındada çırpınma denemelerinden vaz geçip olabilecekleri çaresizlik içinde beklemeye başladı.Çulluk bir ipin iki ayağını birden sardığını fark ettikten sonra,baş aşağıya insanın kemerine takılı acılarla dolu bir yolculuğa başladı o sirada yukarlardan gelen köpeğin heyecanlı seside kesilmişti...
                                                                                                                                                                       DEVAM EDECEK

14 Şubat 2012 Salı

AV 3

Domuzun sivri dişli başı karlı çalılıkların içinde adeta donmuş gibiydi,bu soğuktan değil korkudandı,nefes bile almıyordu.
Daha gençlik yıllarında,klanıyla birlikte yiyecek aramaya çıktıklarında tanışmıştı bu insan denen canlıyla ve tabiki ellerindeki
o ateş saçıp can alan boru biçimindeki soğuk demirle.Dişleri henüz olgunlaşmış erkekliğe yeni adım atmıştı,klan kalabalık bir guruptan oluşuyordu,ormanın derinliklerinden çıkılmış insan köylerine yakınlaşmaya başlamışlardı gençler kendi aralarında şakalaşıyordu bazen şarkı söylemeye yeltendiklerinde klanın büyükleri tarafından uyarılıyorlardı,nede olsa insanlara yakın bir yer sayılırdı tedbirli olmaları gerekiyordu.İnsanlar hakkında ailesinden çokça şey işitmişti,bunlardan çıkardığı ders insanı gördüğün yerde kaç olmuştu.Klan neşeyle yol alırken aniden hemen aşağılarında  ateşli borusu olan iki insan ve önlerinde öfkeden kudurmuş gibi bağıran dört köpek belirmişti,şimdi kaçarlarsa şansları vardı yollarından sapıp hızla insanlardan uzaklaşmaya başlamışlardı,kaçışları hızlı olsun diyede hafif bir meille iki dağ arasındaki vadiye doğru koşuyorlardı kalabalık klan vadiye girdiğinde gök gürlemeye başlamıştı genç domuz gökgürültüsünü hiç bu kadar ürkütücü ve yüksek seste duymamıştı.İlk düşen yanındaki kız kardeşi oldu,önce ön ayakları büküldü sonra başı karlı toprağa gömüldü,genç domuz ayağı tökezledi sanıp kız kardeşini kaldırmaya çalıştı,kız kardeşi yana doğru tekrar düştüğünde göğsünün kanla kaplı olduğunu gördü korku ve panikle çığlık attı,gök gürlemeye devam ediyordu,şimdi korkusu iki katına çıkmıştı ,yaşarken en güvendiği gücüne hayran olduğu babasıda kanlar içinde yere düşmüştü şaşkınlık ve şoktan öylece kala kalmıştı,o zaman farketti gök gürlemediğini,tam karşılarında neredeyse on insan sıraya dizilmiş ellerindeki borularla ateş saçıyorlardı,her ses çıkışında neredeyse klandan bir kişi düşüyordu.Neydi bu insanlar onlardan hep uzak durmaya çalışmışlardı ne istiyorlardı,öldürmekten haz alır gibiydiler gözlerinde düşen her domuzun yaşam işiği parlıyordu öldürmek onları nasılda mutlu ediyordu.Yine gök gürültüsü ve sol kalçasında müthiş bir yanma ve şiddetli sancı ayağının bir an bükülmesine neden oldu bunun ardındanda yamaçtan aşağıya doğru hızla yuvarlanmaya başlamıştı yamacın dereye indiği noktada on metrelik bir kayadanda düştükten sonra suya gömüldü.Su fazla derin değildi henüz bahar gelmediği içinde fazlaca hızlı akmıyordu.
Yukarda gök gürültüsü azalmış köpeklerin zafer çığlıkları yükseliyordu.Korku kanayan kalçasındaki ağrıdan ağır basmış derenin aşağısına doğru kah sürünerek,kah kendini suya bırakarak ilerlemeye devam etti.Bir müddet sonra bolca dikenin kapladığı büyük bir çalılığa ulaştı,dikenlerin hançer saplamalarını umursamadan çalılığın ortasına doğru yürüdü,etrafının güvenli olduğunu hissettikten sonra dişleriyle toprağı epeyce eşti,yaralı kalçasını eştiği toprağa koyup sırt üstü uzandı ve ardındanda  uyumuştu,belkide bayılmıştı.Ne kadar baygın kaldığını bilmiyordu çok yakınından gelen homurtulu bir sesle uyanmıştı iki genç domuz yanı başında duruyordu.Sonraki yıllarda bir aileyede sahip olmuştu ama insanlardan mümkün olabildiğince uzak durmuştu.Şimdi ise neredeyse yarım domuz yüksekliğinde kar yağmıştı,insanlar bu karda ormana pek gitmezlerdi,ayrıca yiyecek ihtiyaçlarıda vardı,rizikoya mecburen girmişlerdi.Yaşadığı deneyim ona çok tedbirli olmasını öğretmişti,diğerleri tarlayla ilgilenirken o da çevreyi gözlüyordu.Başını çalılıktan çıkardığında genç bir insanın elinde ateş saçan boruyla dikildiğini gördüğünde korkudan adeta donup kalmıştı,bir yandanda ailesinin katledildiği anı hatırladı intikam duygusu bütün benliğini sardı,insan tek başınaydı ani bir hamleyle onu öldürebilirdi....
                                                                                                                                                        DEVAM EDECEK

11 Şubat 2012 Cumartesi

AV 2

Genç adamın bu sevinci ilk defa ava çıkacağı için değildi,daha önceleri kara tavuk dedikleri kargadan biraz daha küçük olan bir kuş türünden çok sayıda vurmuştu,ama hiç çulluk avlamamıştı bu kadar çok kar yağışı çulluk avı için idealdı.Çulluk genellikle yerde olurdu dala konduğu görülmemiştir,hatta bu yüzden kör olduğundan bile söz edilirdi.Çok kar yağışı çulluğun beslenme alanınıda daraltıp,genelliklede karın tutunamadığı sulak yerlerde beslenirdi.
Sobanın yanında bir yandan ısınıp bir yandanda giyiniyordu,dışarda kar ayni şiddetle yağmaya devam ediyordu.evin iki kapısı vardı,ikinci , kapı ön kapının aksine tepelere ve tepelerden gelen küçük derelere bağlanan keçi yollarına açılıyordu,Dizine kadar gelen çizmelerini kapının yanında giydi ve pantolonun paçalarınıda çizmenin üstünden geçirip sağlam bir iple çizmenin içine kar girmeyecek biçimde sıkıca bağladı.Fişekliği tam doluydu onuda beline doladıktan sonra,tüfeğin altalta olan iki gözüne,bir tanesi çulluk için olan 4 numara saçma dolgusu,diğerinede avdayken istemeden karşılaşabileceği yabaniler için domuz dolusu yerleştirdi.(domuz dolusu ya roket biçiminde tek kurşundan yada iki üç bilyenin konduğu fişeklerden oluşur).Şimdi hazırdı heyecanlı yolculuğu başlıyordu,kar yağışı devam ettiğinden tüfeği namlusu yere bakar biçimde askısından omuzuna astı.Karın tamamen kapattığı yaya yolundan ormana ve ormanın tamda ortasından geçen dereye doğru yürümeye başladı,yol köyün en yukarısında olan evlerinden az daha yukarılara doğru tatlı bir meyille devam ediyordu.Kar tamamen kapatsa da yol belirgindi,çünkü yol olmayan yerler yürünemeyecek kadar bayır ve ağaçlarla doluydu,bazı ağaçlar yolun üstünden altına kadar kardan dolayı bir çeleng gibi eğilmiş ve süslü tüneller oluşturmuştu.Bazı ağaçlar ise karın ağırlığına dayanamayıp ya kırılmış yada tamamen yere kapaklanmıştı,Yer yer yürümekte zorlanıyordu bazen ağacın karlı dalından hızla çekip ağacı kardan kurtarıyor ağaçta bir minnet duygusuna kapılmışcasına ayağa kalkarken tuhaf hışırtılar çıkartıyordu.Karda bu zorlu yürüyüşten sonra köyün suyunu karşıladıkları yaklaşık iki metreye iki metre betondan yapılmış su deposuna ulaştı.Dere deponun hemen yanından aşağıya doğru akmaktaydı,heyecan burada üst noktaya ulaştı.Deponun bulunduğu yer bir tenis kortu büyüklüğünde ve açıktı, ağaçlarla ve dağa doğru bakan bölümü sık çalılıklardan oluşuyordu.Cebinden bir sıgara çıkarıp yaktı önce dumanı üşüyen ellerine sonrada keyifle yağan kara doğru üfledi.Tam o esnada çalılığın üst tarafında bulunan küçük tarlada bir trktör edasıyla toprağı eşip patates arayan bir domuz ailesinin sivri dişli liderinin,çalılığın içerisinden onu korku ve endişeyle baktığını fark edemedi çünkü onun aklında sadece çulluk vardı..                            
                                                                                                                                                 Devam edecek

9 Şubat 2012 Perşembe

AV

Kar bir gün önceden başlamış her yeri beyaza boyuyordu, bıyıkları yeni terlemeye başlamış genç adam,kasabadan evine doğru keyifli adımlarla yürüyordu.Keyfi kar taneciklerinin yer,yer dövdüğü yüzünden açıkça belli oluyordu.Elinde çok da ağır olmayan bir poşet taşıyordu,zaman,zaman başını aheste bir şekilde yere doğru süzülen kara doğru kaldırıp,keyifle gülümsüyordu.Kasabayla evin arası uzak olmadığından,bu keyifli yürüyüş uzun sürmedi,yarısı betonarma,diğer yarısı ahşap olan evinin önündeki bir kaç basamağı çıkıp, evin ana giriş kapısına ulaştı.Kardan tamamen kaplanmış ayaklarını sertçe yere vurarak karların büyük bir bölümünden kurtuldu.İçeriye girdikten sonra  içindeki odunları çatırtayarak yanan sobanın arka kısmına ulaştı,ellerini sobanın borusunu tutarmış gibi ısıttırken,annesinin ve evde bulunan diğerlerinin meraklı sorularını çabucak savuşturup biraz ötedeki iskemleye kuruldu,.Elindeki poşeti önüne alıp önce iki kutu tüfek mermisini dışarı çıkardı,sonanra yine tüfek temizlemede kullanılan bir kaç parçayıda çıkardıktan sonra,fişekleri eline alıp bir sanat eseri gibi süzmeye başladı,ilk defa fişkle tanışmıyordu daha önceden  kullanılmış fişekleri tekrar doldurup hazır hale getirdikleri çok olmuştu öylesi daha ucuza geliyordu,zaman,zamanda yeni fabrıka dolgusu fişek alıp şimdi yaşadığı keyfi yaşadığı oluyordu.Sonra oturduğu yerden kalkıp pencereye yanaştı dışarıya bakıp karın aynı şiddetle yağdığını kontrol ettikten sonra keyifle iç çekmeyle karışık bir kaç kelime mırıldandı.Evin holünden yukarıya ust kata çıkan merdivenlere yöneldi,arkasından seslenen annesinin yemek davetini reddettikten sonra hızla merdivenleri çıktı.Şimdi babasının odasındaydı duvarda asılı tüfeği çabucak alıp kendi odasına geçti.Oda neredeyse bütün köyü görecek bakış açısına sahipti,evleri köyün en yukarısında bulunuyordu.Odayı küçük abisiyle paylaşıyordu ama yılın bu zamanında abisi yoktu,şehirde okuyor ve orda kalıyordu.Tüfeği temizlemeden önce eski kendi doldurduğu fişeklerden iki tanesini tüfeğin iki gözünede doldurup pencereye yöneldi,gecenin bu saatinde atış yapmak onun için bir keyifdi,pencerenin iki kanadını ardına kadar açıp,tüfeğide hafif gökyüzüne doğru kaldırıp sırasıyla ateşledi tüfeğin sesi köyün yamaçlarında yankılandı.ardından köyün diğer bir kaç evinden,hatta karşiki köyden diğer tüfekler patladı bu köy yerlerinde neredeyse bir gelenek olmuştu,ardındanda alt kattan yengesinin kızgın sesi geldi.bağırarak yengesine daha atmayacağını belirtti ve tüfeği temizlemeye başladı,temizlik bittiğinde tüfeği iki duvarın arasına ayakta duracak şekilde koydu.Şimdi yatağına sırt üstü uzanmış ardına kadar açtığı perdelerin arasından kar yağışını seyrediyordu,içi içine sığmıyordu kar onda derin heyecanlar uyandırmıştı ve sabahı beklemek çok zor geliyordu...
 Soğuk odasının sıcak yorganı içinde gerneşerek uyandı,alt kattan evin diğer insanlarının sesi geliyordu,bir takım tıkırtılarla birlikte,belliki kahvaltı sofrası hazırlanıyordu.Yataktan kalktığında soğuğu iliklerine kadar hissetti,pantolonunu ve kazağını ve mermi kutularının olduğu poşeti bir eline,diğer elinede tüfeği alıp alt katta sobanın yandığı odaya koştu.Sobanın yanında giyinirken annesinin git yüzünü yıka uyarısınıda homurdayarak yerine getirdi,tekrar sobanın yanına geldiğinde sertçe titreyerek soğuğuda açıkça belli etti,ardından kahvaltı sofrasına ilişti.Çok fazla bir şey yiyemedi heyecanı ve acelesi istahını kaçırmıştı.Ayağa kalkıp pencereden baktığında,sevinçle çığlık attı,kar ağaçları bile bir yorgan gibi sarmıştı,bazı ağaçlar karların ağırlığına dayanamayıp ona secde eder gibi yerlere kadar eğilmişti,yerdeki kar kalınlığıda neredeyse yetmiş santimi bulmuştu..


                                                                                                                 Devam edecek.

2 Şubat 2012 Perşembe

28 Ocak 2012 Cumartesi

SEVGİLİ GÜLSEN HOCA

Bazen bir boşlukta olursun hiç kimsenin olmadığı
Bazen duyguların bile yanlızdır
Bazen gitmek istersin
Bazen gidersin
Bazen gittiğin yerden geriye doğru bakarsın
Bazen geride bıraktıklarını özlersin
Bazen geride bıraktıkların seni özler
Bazen yapraklar sararıp düşer..!!

Seni özledik sevgili gülsen hoca,gittiğinde bıraktığın boşluk pekde dolacağa benzemiyor,umarım gidişin yolda olmak içindir,
YAPRAKLARIN düştüğünü görmek nasip olmasın.

GÜLSE

26 Ocak 2012 Perşembe

S.S.K.D. Sunar....... KRIZ

Her şey çelişkisini kendi içinde taşır.Kapitalizmin krızı kemer sıkma politikalarıyla çözülmez,kemer sıktırmaları  kendi boğazlarını sıkmaları anlamına gelir,bireyler tüketemiyecek kadar yoksul olursa kapitalizm de krıze girer,ve şu an itibarıyla
krızdeler,krızı de ancak yıkım çözer yani gözünüz aydın insancıklar savaş kapıda.!!!

20 Ocak 2012 Cuma

RABBİMİN ZEHİRLİ KATRELERİ

Yağmur yağıyor  şafağı olmayan karanlığıma,
Kurumuş gibi görünen gözyaşlarım yüreğimi ıslatırken,
Beynim çığlık,çığlığa fısıldadı gizlice.!!
Yağmur yağıyor,ektiğim bahar tohumlarına.!
Bereketli taneler değil,
Rabbimin zehirli katreleri düşüyor üzerine.!

19 Ocak 2012 Perşembe

S.S.K.D (LEŞ ÇEVRE ÖRGÜTÜ)



Küresel krız ve küresel kaos ve birde küre  sel  felaketi,

Sivri sinekler amacına emin adımlarla gidiyor.!



Ölü insanın çevreye zararı yoktur.!!

16 Ocak 2012 Pazartesi

AN GELİR

Askerliğin bitmesini iple çekiyordu,ne de uzundu günler.Dışarıda hayalleriyle süslediği mükemmel bir hayat varken neden uzardı bu günler, oysa standart saatlerden oluşmuyormuydu.Günleri ,saatleri hatta kapıya yöneldiğinde  dakikaları bile saydı.Ve dışardaydı önce bir boşluk hissetti bu kadar çok istediği hedefe varmanın boşluğunu ,birazda hayal kırıklığı.!
Acilen gara yöneldi hem uzun süre askerlik ettiği bu yerden,hemde boşluğundan uzaklaşmak için.otobüsün camından yavuklusuna doğru bakıyordu,sadece onu görüyordu,her km de heyecanı artarak yerine geliyor boşluk sıcacık duygularla doluyordu.Gittiği yer doğduğu yer değildi ama gençliği ve çocukluğu orada geçmişti,orada aşık olmuştu.uzun yıllar platonik yaşadıktan sonra tamda askere giderken açılabilmişti ona.M eğerse kızda aynı duygular içerisindeymiş,askerdeyken mektup yazamıyordu ailesinin eline geçer diye ama sık sık telefonla görüşüyorlardı,gerçi son günlerde ne zaman tlf açsa,ya meşgul yada ulaşılamiyor mesajı alıyordu.Son bir kaç gün ise hiç aramadı ona süpriz yapmak istiyordu.Lakin kız daha hızlı çıktı asıl süpriz ondan geldi,oturdukları mahalleye gelince eve hiç uğramadan bir kaç blok ötede olan kızın evine doğru yöneldi.Süpriz bu ya, kız yanında bir adamla kol kola yanı başında belirdi,şaşkınlığı biraz geçer gibi olunca ona seslenmeyi denedi ama ses boğazından bir homurtu olarak dışarıya çıktı.kız adamla uzun bir veda öpüşüne girmişti belliki adam onu evine bırakmak için ordaydı.Şaşkınlığı öfkeye dönüştü içerde bütün umutları ve hayalleri gerçeklerle savaş halindeydi,savaşın bir galibi yoktu kaos her şeye hakimdi.!Parmağındaki yüzüğü gördüğünde hayalleri kara bir buluta dönüştü,umutlarıda cam parçasına.Elindeki valiz ağırlaşmış hatta bedenide ruhuna yük olmaya başlamıştı.Evine döndüğünde annesi çığlık çığlığa sevinirken o boş bir çuval gibi önündeki çek yata düşmüştü.Yorgunluk ve yıkılmışlıkla gözlerini kapattığında,annesi uyuyordur diyerek usulca üzerini örtmüştü oysa ertesi sabah gün ağarırken uykuya yenik düşmüştü.Günler ağır bir kaybedişin,ağır durumlarıyla geçerken yaslandığı tek arkadaşı alköllü içkiler olmuştu ,bu ayyaşlık içerisinde acıları tükenecek yere gittikçe şiddetleniyordu ölümü düşünüyor ama ölünce onsuz kalma düşüncesi intihardan vaz geçiriyordu.
Uzaklaşıp bu şehirden gitmeye karar verdi,doğduğu topraklarda halen yaşayan bir dedesi vardı.Mükemmel bir coğrafya acılarından soyutlanmasına yardımcı olabilirdi oysa bindiği oto büs şehirden uzaklaşırken acılarınında daha şiddetli bir hal aldığını farketti.Köyü şehirden oldukça uzak bir dağın yamacındaydı,tıpkı diğer köylerinde olduğu gibi.Askere gitmeden hemen önce bir ay kadar dedesinin yanında kalmıştı,dedesinin iki av köpeğiyle bol bol ava gidip,ara sırada at gezintisi yaparak geçirmişti günlerini.Şimdi köpekler yoktu bir tanesini bir domuz yaralamış,kısa bir süre sonrada ölmüştü,diğeride bir yıl sonra,fakat at yaşlamış olmasına rağmen inatla yaşamaya devam ediyordu.Günlerin büyük bölümü yine içerek geçiyordu,bazen yaptığı at gezintileride kasabaya içki almak için oluyordu.Acıları tıpkı sakalları gibi gittikçe uzuyordu yaşamak acı çekmek ve içmekten ibaretti,artık sarhoş bile olamıyordu boş bir fıçı gibiydi içine akan likitler şişeden fıçıya dökülmüş gibi hiç bir şey ifade etmiyordu hayat boş bile değildi.Boşalan şişelerin yenisini almak için yaşlı ata bir kez daha bindi,kasabaya giderken atın üzerinde o kadar dalmıştı ki kendini daha yüksek bir yamaçta kurulmuş başka bir köy yolunda buldu,geriye dönmeyip atın gittiği yere doğru devam etti,yol kavisli yükselişini bitirmiş düz bir şekil almıştı yorgun yaşlı atını biraz daha hızlı sürdü.At dar patika yolda yol almakta zorlanıyordu ama sahibinin daha hızlı gitme isteğinide geri çevirmiyordu ta ki yol  yüksek bir uçurumun kenarından geçene kadar.Uçurum yaklaşık yirmi metre kadardı hemen aşağıda çam ağaçlarının filizli tepeleri gözüküyordu,çamların altındanda bir derenin uğultusu duyuluyordu, uçurumdan sonrada köyün ilk evleri beliriyordu.Patika yol uçurumun tepeye yakın bölümünde kayaların kazmayla kırılmasıyla oluşturulmuştu,at sert zeminde bir taş parçasına basarak ayağını burkup yere düşerken o da uçurumdan aşağıya kendi boşluğundan daha büyük bir boşluğa doğru uçtu,düşerken bir an lanet hayatının ve acılarının bittiğini düşündü.Acılarına bir yenisi eklendi çam ağacının önce sivri tepesi koltuk altını yaklaşık yirmi santim yardıktan sonra,sırasıyla dallar yaralamaya ve acı eklemeye devam etti taki ağacın hemen altında akan dereye set çekmiş bir kayanın oluşturduğu göle düşene kadar.Suyun içinde bir kaç saniye istemeden oyalandıktan sonra yüzeyine çıktığında bir meleğin simsiyah iki gözüyle karşılaştı gözler o kadar güzeldiki ancak bir meleğe ait olabilir, öldümmü diye düşündü, oysa yaşamaya yeni başlıyordu.Issız sayılabilecek küçük bir köyde, gölün kenarında çamaşır yıkayan bir genç kızın,beyaz atlı prens hayalinin tamda ortasına düşmüştü.............