BOŞLUK

9 Şubat 2012 Perşembe

AV

Kar bir gün önceden başlamış her yeri beyaza boyuyordu, bıyıkları yeni terlemeye başlamış genç adam,kasabadan evine doğru keyifli adımlarla yürüyordu.Keyfi kar taneciklerinin yer,yer dövdüğü yüzünden açıkça belli oluyordu.Elinde çok da ağır olmayan bir poşet taşıyordu,zaman,zaman başını aheste bir şekilde yere doğru süzülen kara doğru kaldırıp,keyifle gülümsüyordu.Kasabayla evin arası uzak olmadığından,bu keyifli yürüyüş uzun sürmedi,yarısı betonarma,diğer yarısı ahşap olan evinin önündeki bir kaç basamağı çıkıp, evin ana giriş kapısına ulaştı.Kardan tamamen kaplanmış ayaklarını sertçe yere vurarak karların büyük bir bölümünden kurtuldu.İçeriye girdikten sonra  içindeki odunları çatırtayarak yanan sobanın arka kısmına ulaştı,ellerini sobanın borusunu tutarmış gibi ısıttırken,annesinin ve evde bulunan diğerlerinin meraklı sorularını çabucak savuşturup biraz ötedeki iskemleye kuruldu,.Elindeki poşeti önüne alıp önce iki kutu tüfek mermisini dışarı çıkardı,sonanra yine tüfek temizlemede kullanılan bir kaç parçayıda çıkardıktan sonra,fişekleri eline alıp bir sanat eseri gibi süzmeye başladı,ilk defa fişkle tanışmıyordu daha önceden  kullanılmış fişekleri tekrar doldurup hazır hale getirdikleri çok olmuştu öylesi daha ucuza geliyordu,zaman,zamanda yeni fabrıka dolgusu fişek alıp şimdi yaşadığı keyfi yaşadığı oluyordu.Sonra oturduğu yerden kalkıp pencereye yanaştı dışarıya bakıp karın aynı şiddetle yağdığını kontrol ettikten sonra keyifle iç çekmeyle karışık bir kaç kelime mırıldandı.Evin holünden yukarıya ust kata çıkan merdivenlere yöneldi,arkasından seslenen annesinin yemek davetini reddettikten sonra hızla merdivenleri çıktı.Şimdi babasının odasındaydı duvarda asılı tüfeği çabucak alıp kendi odasına geçti.Oda neredeyse bütün köyü görecek bakış açısına sahipti,evleri köyün en yukarısında bulunuyordu.Odayı küçük abisiyle paylaşıyordu ama yılın bu zamanında abisi yoktu,şehirde okuyor ve orda kalıyordu.Tüfeği temizlemeden önce eski kendi doldurduğu fişeklerden iki tanesini tüfeğin iki gözünede doldurup pencereye yöneldi,gecenin bu saatinde atış yapmak onun için bir keyifdi,pencerenin iki kanadını ardına kadar açıp,tüfeğide hafif gökyüzüne doğru kaldırıp sırasıyla ateşledi tüfeğin sesi köyün yamaçlarında yankılandı.ardından köyün diğer bir kaç evinden,hatta karşiki köyden diğer tüfekler patladı bu köy yerlerinde neredeyse bir gelenek olmuştu,ardındanda alt kattan yengesinin kızgın sesi geldi.bağırarak yengesine daha atmayacağını belirtti ve tüfeği temizlemeye başladı,temizlik bittiğinde tüfeği iki duvarın arasına ayakta duracak şekilde koydu.Şimdi yatağına sırt üstü uzanmış ardına kadar açtığı perdelerin arasından kar yağışını seyrediyordu,içi içine sığmıyordu kar onda derin heyecanlar uyandırmıştı ve sabahı beklemek çok zor geliyordu...
 Soğuk odasının sıcak yorganı içinde gerneşerek uyandı,alt kattan evin diğer insanlarının sesi geliyordu,bir takım tıkırtılarla birlikte,belliki kahvaltı sofrası hazırlanıyordu.Yataktan kalktığında soğuğu iliklerine kadar hissetti,pantolonunu ve kazağını ve mermi kutularının olduğu poşeti bir eline,diğer elinede tüfeği alıp alt katta sobanın yandığı odaya koştu.Sobanın yanında giyinirken annesinin git yüzünü yıka uyarısınıda homurdayarak yerine getirdi,tekrar sobanın yanına geldiğinde sertçe titreyerek soğuğuda açıkça belli etti,ardından kahvaltı sofrasına ilişti.Çok fazla bir şey yiyemedi heyecanı ve acelesi istahını kaçırmıştı.Ayağa kalkıp pencereden baktığında,sevinçle çığlık attı,kar ağaçları bile bir yorgan gibi sarmıştı,bazı ağaçlar karların ağırlığına dayanamayıp ona secde eder gibi yerlere kadar eğilmişti,yerdeki kar kalınlığıda neredeyse yetmiş santimi bulmuştu..


                                                                                                                 Devam edecek.

3 yorum:

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Umarım o mermiler sadece atış talimine hizmet eder:(

gülsen VAROL dedi ki...

hem bir an önce sonu gelsin diye merakla okuduğum, hem de sonu gelmediği için merakla bekleyeceğim yazının devamını fazla uzatma sevgili ustacım..

Mehmet Osman Çağlar dedi ki...

Güzel bir öykünün girişgâhı böyle olursa devamını merakla beklemedeyim Usta. Hayal/Yaşanmışlık gücüne sağlık...