BOŞLUK

29 Mart 2010 Pazartesi

YAŞAMAK

                                                                                                                                                    
YAŞAMAK ,DOYASIYA YAŞAMAK,SAHİP OLDUĞUN
TEK GERÇEĞİ  SOYUTLAMAK  İÇİNDİR!











resim POLİKİNİK DİLEMMANIN,çalışmasıdır

24 Mart 2010 Çarşamba

FİŞLENDİM PARDON MİMLENDİM.

Hayatıma daır sadece yedi şey yazması bile kolay.
1.Orta okul üçe giderken öğlenciydim bir tek sınıf vardı sabahçı orta iki .platonik aşkım o snıfa gidiyordu.
onun sınıfına gidebilmek için sınıfta kaldım,ama malesef bütün ısrarlarıma rağmen gerçekleşmedi ve okulu bıraktım.
2.On altı yaşımdayken duvarlara ne amerika ne rusya bağımsız demokratik türkiye yazarken yakalandım.
3.Askerden sonra geçici olarak taksi şöförlüğüne başladım.Gerçekten geçiciymiş,on beş yıl sonra dolmuşa geçtim.
4.Oyıllarda kent efem adlı ilk özel radyoyla tanıştım.
5.Kent efemde yayınlanan kaybedenler külübünün hüseyin ustası olarak saygı gördüm .ve çok iyi dostluklar edindim .hayatımın belkide en anlamlı günlerini yaşadım .beni anlayan bir toplumda değer görerek.
6.Trafik fobisi hastalık derecesinde artınca şöförlüğü bırakmak zorunda kaldım.şimdi televizyon açınca tayyıbin,diğer zamanlardada karımın dırdırından soyutlanmak için bloğda karalıyorum ayrıca haberiniz olsun iş arıyorum.
7.Son olarak ekşi sözlük yazarlarının,ekşi sözlükte benim için yazdıkları o güzel yazılarından dolayı kendilerine
teşekkür ederek yedi maddeyi tamamlıyorum.ve aşağıdaki blogları ben de fişliyorum pardon mimliyorum.

1Sözün bittiği yer
2Azıcık her şeyden
3Dalgaları aşmak
4 Ali zaferşapcı
5Polikinik dilemma
6Gergin
7Caput magnus confusus
Bir de beni izlemediği halde mim liyen    Aylak madama   teşekkür ederim

22 Mart 2010 Pazartesi

KARA GÜN 13. bölüm


Günler kısa çatışmalar köylerden yiyecek aramalar ve imparatorluk ordusunun dahada zayıflamasıyla geçiyordu.Köylülerin sade basit hayatları şimdilik çok fazla değişmediği için işgalin önemini fazlaca önemsemiyorlardı .sadece ellerindeki hayvan sayısı azalmıştı .Ama kasabalar yoksulluğu artan işsizliği ve her geçen gün kara imparatorluğun baskılarını ta derinlerde hissediyor ve yaşıyorlardı,buna rağmen insanlarda bir suskunluk ve teslimiyetçilik hakimdi.Kara gün komutan tarafından oluşturulan sekiz kişilik şovalye gurubunun başindaydı. görevleri ikmal  yollarını kesen kara imparatorluk ordusuna vur kaç taktiğiyle saldırmak bazende uzak dağ köylerine gidip yiyecek toplamaktı.gündüzleri pırıltıyı fazla düşünemiyordu ama geceleri bir özlem ve doldurulamayan bir boşlukla sabahları ediyordu .pırıltı ise doğurduğu erkek çocuğu ve yaşlı ninesiyle  vaktinin çoğunu geçiriyor oda  geceleri kara günün dönüşünü hayal ederek uykuya dalıyordu.Çoğu zaman yüreğinde kara günün hayatı için duyduğu kaygılar onu mutsuz ediyordu.Köylerden yiyecek almak için gittikleri bir gündü impara torluk sarayına çok uzak olmayan bir köye girdiklerinde çocuklar etraflarına toplanmış ilgiyle şövalyeleri izliyorlardı ,yavaş yavaş çocuklara kadınlar ve köyün erkekleride katılmıştı kadınlar çocuklar gibi meraklı gözlerle şövalyeleri süzüyor ,erkekler ise verecekleri koyunları düşünüyordu.Sakalları çenesinin altına kadar uzanmış köyün din adamı yanlarına gelip ne istediklerini sordu.şövalyeler isteklerini iletirken din adamı gözlerinde oluşan fakat şövalyelerin farkedemediği sinsi vehain bakışını dağlara doğru çevirerek koyunların çobanlar tarafından yaylıma götürüldüklerini ancak akşamın karanlığında köye döneceklerini söyledi.
çobanlar geldikten sonra istediklerinizi hazırlarız sizde geceyi misafirhanede geçirirsiniz,gece gitmenize hiç gerek yok diyerek şövalyeleri misafirhaneye götürdü,yol da da bir yandan şövalyelere iltifat ediyor kralı ve kara imparatorluk ordusunu lanetliyordu.Misafirhane çok geniş bir odadan oluşuyordu iki yana doğru tahta döşekten yatak ortadada yanan bir soba vardı ,sekiz kişinin yatabilmesi için yakın evlerden yataklar getirtilip yer döşekleri hazırlandı.kara gün uykuya dalana kadar sebebini bilmediği bir sıkıntıyla yer döşeğinde bir oyana bir buyana döndü.Şövalyeler misafirhaneye yerleşir yerleşmez haber güvercinleri uçtu.Sabahlar normal zamanlarda güneş ile ısınırdı fakat o gün bir gülültünün ardından yattıkları misafir hanenin yangınıyla uyandılar çatı ve etrafındaki ahşap duvarlar tutuşmuş dışarıdan ise küfürler ve talimatların oluşturduğu kalabalık insan seslerinden oluşmuş bir gürültü geliyordu.Şövalyeler kılıçlar ellerinde çatışmak için dişarıya çıktı ama yüzlerce küresel asker etraflarını sarmıştı en öndede okçular vardı.Bir ok ihaneti perçinledi ,bir ok ülkenin bağrına saplandı, bir ok  ülkenin geleceğini köreltti,bir ok esareti müjdeledi  ve bir ok karagünün gözlerindeki pırıltıyı
söndürdü...
     O SABAH BÜTÜN ÜLKE  GÜNEŞ DAHA DOĞMADAN KUTSAL BİR IŞIKLA AYDINLANDI
BÜTÜN İNSANLAR  EVLERİNDEN DIŞARI  ÇIKIP  IŞIĞIN KAYNAĞINI  MERAK  ETTİ.
BİNLERCE IŞIKTAN  ADAM  SAVAŞ MEYDANINA  YÜRÜYORDU  BAŞLARINDA   IŞIKTAN  ATININ  ÜZERİNDE  DAHA  ÖNCEKİ  KURTULUŞ SAVAŞINI  VERMİŞ ÜLKENİN  GERÇEK  KRALI  YÜRÜYORDU  KARARLI  EMİN  ADIMLARLA  HEMEN  YANIBAŞINDA  KESİK  ŞÖVALYE  DİĞER YANINDA DA PIRLTININ  BABASI  VARDI   KARA GÜN   ARKALARINDAN  HEMEN  FARKEDİLİYORDU   GÖZLERİNDEKİ  PIRILTI  HER  ZAMANKİNDEN  DAHA  GÜÇLÜ  YANSIYORDU...
                                                                                                                                               son

20 Mart 2010 Cumartesi

KARA GÜN 12.bölüm


İmparatorluk ordularının şövalyelerini görmek tanrının süretini görmek gibiydi kara gün ve 5. muhafız için.Çam ağaçlarının arasından fırlayan savaş tanrıları  gibiydiler .Hep uzaktan ejderhalarıyla saldırıp bir çok arkadaşlarının ölmesine neden olan küresel askerleri nihayet yanı başında bulan şövalyeler öfke seli gibi silip geçmişlerdi.Kara gün şövalyelerden birisini tanıyordu ayni dönemde ünvan almışlardı,birbirlerini gördüklerinde inanılmaz sevinmişlerdi.Şövalyeler dağlara kazılan devasa tünelleri kontrol için yeni kazılmaya başlanmış diğer bir dağa giderken çatışmayı görmüş ve katılmışlardı.Kervan şövalyelerin eşliğinde imparatorluk ordusunun karargahının bulunduğu bir dağa doğru yola devam etti,dağın yamacında kayalık kısmın başladığı yerde iki atın yanyana sığacağı genişlikte mağarayı andıran bir tünelden dağın içine girdiler.tünelin içi girişinden daha genişti duvardaki meşalelerin aydınlattığı tünel düz bir şekilde devam ettikten sonra geniş bir meydana çıkıyordu meydandada dağın bir çok yerine çıkılabilen birden fazla tüneller vardı .meydanın içine dağın dışından sızdığı belli olan yuvarlak küçük bir pencere .Pencerenin hemen altında da bir masa ve bir kaç sandalye vardı dışarıdan sızan gün ışığı bir adamın sert bakışlarını pencerenin önünden her geçişinde aydınlatıyordu.adam sinirli bir şekilde ileri geri hızlı adımlarla volta atıyordu.Kara gün adamı daha ilk gördüğünde tanıdı şövalyelerin komutanı lord berkay dı,berkay amcasının yakın arkadaşıydı kara gün daha çocukken amcası ve berkay tarafından çok şimartılırdı berkay evli olmadığı için kara günü oğlu gibi severdi.
Altı ay önce arkadaşı kesik şövalyenin idam edildiğini,yeğeni kara gününde bir çatişmadan sonra kaçarken vurulduğu haberini almıştı.o gün den sonra saraya hiç gitmemiş giderse ayni şeylerin kendi başınada geleceğini
anlamıştı,hoş kendi başını düşündüğü yoktu kendisinin ölümünden sonra imparatorluk ordusunun dağılacağını,ülkeninde sahipsız kalacağını bildiği için kralın bütün diretmelerine karşın kendisine yapılan suçlamaları kabül etmemiş ve teslim olmamıştı .kendisine çok bağlı olan çok sayıda şövalye ile direnişini kara imparatorluk ordusunun ülkeye girmesine rağmen sürdürüyordu.Kara imparatorluk ordusu ülkeye girdikten sonra ateş kusan ejderhalarıyla lordun şatosu yakılıp yıklmış ordunun karagahı dağıtılmıştı,saldırıda çok sayıda şövalye hayatını kaybetmiş orduda dağlara doğru çekilmek zorunda kalmıştı,açık alan ejderhaların saldırısı altında olduğu için ağaçların kamufle ettiği bir yerden dağların içine devasa tüneller kazıp dağların içini karargah haline getirmişlerdi,şimdi ayni tüneller diğer dağlarda açılıyordu.Ordu ejderha ateşinden korunabiliyordu ama şimdide yiyecek sıkıntısı baş göstermişti,kara imparatorluk ordusu bütün ikmal yollarını kesmişti ara sıra barikatlar küçük saldırılarla aşılıp köylerden yiyecek getirebiliyorlardı.Fakat bu durum fazla iç açıcı değildi köylüler her geçen gün dahada yoksullaşıyor ,okyanus ötesinden yeni yeni küresel askerler geliyordu.Lord berkay bütün bu olumsuzlukları düşünerek volta atarken karşısına dikilen kara günü görmemişti bile taki kara günün lordum diye seslendiği ana kadar.Komutan berkay bu çok tanıdık ve özlenilen sesle düşüncelerinden sıyrıldı.başını kaldırdığında karşısında gördüğü kara gün ile gözleri aydınlandı sevinç ve şaşkınlıkla ağzından gün diye sessizce bir kelime döküldü,sonra memleketine sarıldığı gibi kara güne sarıldı sevgiyle ve kuvvetli bir şekilde.Sorumluluk ve stres komutan berkayın duygularını patlama noktasına getirmişti,vucudunu kara gün den ayırdığında bir çocuk gibi ama suskun göz yaşi seli yanaklarından süzüldü
bu bunalım içerisinde şu an olduğu kadar mutlu olabileceği başka bir şey yoktu.Kara günün dönüşü komutan berkayın gözlerinde inanç ve güven olarak yansımaya başlamıştı silinen göz yaşından sonra.Kara gün ve berkay olup bitenleri saatlerce oturup konuştular ve neler yapabileceklerini sorguladılar bütün bu olumsuzlukların içerisinde olumlu bir şey vardı oda halen yaşiyor olmalarıydı.İnsan yaşiyorsa umutlarıda yaşiyordur.
                                                                                                             devam edecek

19 Mart 2010 Cuma

KARA GÜN 11.bölüm


Değirmende geçirilen gecenin sabahında kervan yoluna devam etmeye başladı ,bir müddet derenin akış yönüne gittikten sonra,kara imparatorluk ordusunun kontrol noktalarının çokça olduğu saraya yakın düzlüğe gelmeden ana yoldan sapıp dağlara doğru giden patika yola saptılar.Katırların taşıdığı yüklerden ve yolun bozuk zemininden dolayı kervan çok ağır ilerliyordu,dağlara doğru rampa çıkmalarıda cabasıydı.Patika yolun yamaçları bahar çiçekleriyle renga renkti sanki kutsal bir yere açılan kutsal bir yolda yürüyorlardı,yolun üst tarafı çam ağaçlarının oluşturduğu kortejle gizem veriyor,yolun alt tarafı ise kestanelerin açtiği çiçekler sonucu beyaz püsküllerle süsleniyordu,görüş alanı ağaçlardan ibaretti.Günün ortalarına doğru güneş tepeden vurmaya başladığında yol kenarında köylülerin yapmış olduğu  sayısız çeşmelerden bir tanesinde mola verildi,yöre dağların her yerinden fişkıran su kaynaklarıyla doluydu.Katırların yükleri indirilmiş dinlenmeleri sağlanmıştı ,bir dahaki konaklama şartlara göre olacağından karınlarını doyurup dinlenmeleri gerekiyordu,ama yerine ulaştırmaları gerekende bir yükleri vardı.Karınları doyup yükleri alındığı için,tepeden vuran güneşten korunmak için ağaçların gölgelerine yatmış olan katırlar istemeye istemeye yerlerinden kalktı ağır yükleri yüklenince ,sırtlarındaki ağırlık öncekinden daha ağır geldi.Patika yol ağaçlardan kısa süreli kurtulduğu aşagısının uçurum olduğu kayalık yere gelince imparatorluk sarayının kuleleri bir silüet gibi belirdi.Dağların etekleri bitipte gözün alamayacağı kadar büyük bir düzlükte hafıf yüksek bir tepede kurulmuştu,sarayın önüne doğru olan düzlükte ve havada buradan göremedikleri bir hareketlilik az da olsa farkediliyordu,bir müddet aşağıları seyreden kervan bu görüntülerin ardından yola daha hızlı devam etmeleri gerektiğinin bilincine vardı.Dağların yamaçlarından aykırı giden patika yol akşama doğru başka bir derenin aktığı bir vadiye giriş yaptı.Vadi sanki başka  bir boyuttaydı  imparatorluk sarayı çok uzaklarda kalmıştı  inanilmaz derecede güzeldi dere vadi boyunca dağların arasında kıvrıla kıvrıla akıyordu bahar çiçekleri ve yeşilin tonları hiç bir yerde bu kadar güzel değildi.Akşamın karanlığı çöktüğünde bir köyü geçmiş köyün yukarlarındaki yazın kullandıkları dağ evlerine gelmişlerdi geceyi orda geçirirken aşağıdaki evlerin bacalarindan tüten duman geceyi ısıtıyordu.Dördüncü günün ortalarına doğru kervan doğudaki imparatorluk ordusunun çekildiği dağlara yanaşmıştı,katırlar artık zoraki adım atıyordu kara gün ve 5.muhafız atların üzerinde uyuyor gibi sallanarak gidiyordu,patika yolun geniş bir düzlüge başka yollarla beraber bağlandığı yerde diğer yolda bir gurup atlı hızla kervana yaklaşıyordu ,bu gurup kara impara torluk ordusunun atlı devriyeleriydi imparatorluk ordusunun ikmal yollarını baskınlarla denetliyordu.Gurubu ilk önce 5. muhafız gördü telaşla kara güne seslendi kaçmaları için zaman yoktu hem yorgun atları hemde yerine götürmeleri gereken yükleri vardı .Çatışma kaçınılmaz olmuştu grup yaklaştığında sayılarının on beş civarında olduğu ortaya çıktı .O an pırıltı kara günün gözlerinin önünde acıyla gülümsedi,5.muhafız her zamanki soğuk tavrıyla kılıcını çıkarmış sıradan bir iş görecekmiş gibi bekliyordu .İki atlı iki kılıçla kervanın ilerisine yürüdü,ölüm en pahalısından olacaktı ,kara imparatorluğun küresel askerleri saldırdı kılıçlar havada çarpıştı kılıçlar dağlara bağırdı,küfürler ağaçlarca yutuldu canlar bu boyutu terketti dört küresel asker ölmüş 5.muhafızda sol kolundan yaralanmıştı atının üzerinde zorlukla duruyordu kara gün döğüş alanını 5.muhafızın yanına kaydırdı yer yer ona yardım ediyordu ama gücü tükenmek üzereydi .Kalan  askerler son hamleleri için saldırırken ağaçların arasından çığlıklar atarak gelen altı şövalye gözüktü  askerler yeni gelenlere baktı dünyada gördükleri son şey imparatorluk şovalyeleriydi.
                                                                                                                      devam edecek

15 Mart 2010 Pazartesi

KARA GÜN 10. bölüm


Kara gün gözlerinde bir pırıltı, sırtında ülkenin ağır yükü ,direnen imparatorluk ordusuna katılmak için ülkenin doğusuna doğru gidiyordu ,yol arkadaşı 5.muhafız ile birlikte.Vadinin aşağılarında derenin daha sakin aktığı bir yerde asma bir köprüyle yollarına bağlanan derenin karşısındaki köyden gelen yolda  bir kervan belirdi.
Altı muhafız ve arkalarındada on tane katırdan oluşan kervan  katır hızında yavaş yavaş ilerliyordu.Karşı yamaçtaki köyden geldiği belliydi kara impara torluk ordusuna köylerden topladıkları yiyecekleri taşıyorlardı,
köylerden yiyecek toplamalarının bir sebebide ellerindeki yiyecek azalınca köylülerin eski imparatorluk ordusuna yiyecek yardımı yapamayacak olmasıydı.Kara imparatorluk ordusu,ülkenin ordusuyla yüz yüze savaşlardan kaçınıyor ,uçan ejderhalarıyla uzaktan vuruyordu .krala karşı direnen lordun ikmal yolları kesilmiş.orduda dağlara doğru çekilmişti.ülkenin doğusunda kalan köylülerden biraz olsun yiyecek yardımı alıyorlardı ama bu onları uzun süre idare etmeyecekti.Kara gün ve 5.muhafız yolda bunları konuşurken karşılaştıkları kervana saldırıp ellerinden yiyecekleri almaları gerektiğini n bilincindeydiler.Kara gün asma köprünün karşısına geçip gizlendi 5.muhafızda köprünün bu tarafında görülmeyecek şekilde saklandı.amaç köprünün sadece bir kişinin sığacağı genişlikte olduğu için .kervan köprüye girdiğinde her iki taraftan saldırmanın daha kolay olacağıydı.sayıca üstün olduklarından açık alan onlar için tehlikeli olabilirdi.Bekledikleri an geldi kara gün kılıcını kınından çıkardı,kılıç az sonra yaşam sıvısı içecek bir canlı gibi tıtredi.Altı muhafızdan beşi köprüye girdi bir tanesi katırların arkasından geliyordu bu problem yaratabilirdi en öndeki muhafız köprüden çikmadan saldırmaları gerekiyordu,öndeki atlı köprünün çıkışına gelince 5.muhafız saldırdı öndeki atlı geriye  doğru şaha kalktı katırların arkasından gelen atlı atını saldırının olduğu yere hızla sürdü kara günün hizasında başı gövdesinden ayrıldı ,köprüden geriye doğru dönmeye çalışan diğer muhafızlar dar alanda kara günün kana susamış kılıcıyla karşılaştı kara gün adeta kılıcını zaptedemiyordu 5.muhafız öndekini haklamış bir sonrakine başlamıştı .kara gün ün kılıcı son muhafızın da kanını emdiğinde elinin tersiyle dudaklarını silmişti bile.Huysuzlaşan katırlar sakinleştirildi muhafızlardan ikisinin atı köprüden dereye düşmüştü,diğerleride katırların önüne bağlanıp bir müddet dinlendikten sonra yola devam ettiler.Hava kararmaya gece olmaya başlamıştı iki dağın arasından gelip büyük dereye bağlanan küçük derede bir değirmende geceyi geçirmek için konakladılar.kervan değirmenin dişarısına bağlanıp,içerde yatabilecek bir yer ayarladılar.Yatmadan önce gecenin soğuğundan kurtulmak için ateş yaktılar uzun süre gözler ateşin lavlarında takılı olarak muhabbet ettiler ülkeden hatta pırıltıdan konuştular.
     Pırıltı yattığı yatağında kara günü düşünürken karnını hafifçe ovaladı ,iki aya yakın hamileydi bunu kara güne söylememişti .Bir şövalye kızıydı ve ülkesini seviyordu doğacak çocuğun ancak özgür bir ülkede geleceği olabilirdi,hamile olduğunu söyleyip kara günün gitmesine engel olabilir di,fakat onu çok sevmesine rağmen bunu yapmadı .Şimdi yattığı yerde kara günün hayaliyle mutlu olmaya çalışıyordu.doğmamış çocuğuyla konuşarak.

12 Mart 2010 Cuma

KARA GÜN 9.bölüm

 Pırıltı düşmüş olduğu yerden olanları dehşetle izliyordu.Korku diz bağlarının çözülmesine neden olmuştu, evin ağaç duvarına yaslanmış, ayağa bile kalkamamıştı.Muhafız komutanının kılç darbelerini savuşturmaya çalışırken gerileyen kara güne korku ve endişeyle bakıyordu.Muhafızlardan dördüncüsü sinsi bir şekilde kara günün arkasından yaklaşıp kılıcını havaya kaldırdığında,pırıltı bütün vadiye duyurmak ister gibi bir çığlık attı.beyninden gelen bu emir gırtlağında düğümlendi dışarıya fısıltı bile çıkmadı. Bunun yerine iri güzel gözleri dehşetle birazdaha açıldı.Muhafızın kılıcı kara gün e inerken havada asılı kaldı kılıç tutan kol bedenden ayrıldı sonra yere düştü,pırıltının korku dolu gözleri yerini şaşkınlığa çevirdi.Hiç bir şeye karışmayan beşinci muhafız dördüncü muhafızın kara güne inmeye çalışan kolunu bir kılıç darbesiyle kolundan ayırmış sonrada ikinci darbeyle acılarına son vermişti.Şaşkın hayrete düşen sadece pırıltı değildi muhafız komutanıda hayretler içinde donup kalmıştı,onun bu şaşkınlığından yararlanan kara günün kılıcı muhafız komutanının kanını içmişti.
 5.muhafız yoksul bir köylünün tek oğluydu yaşlı babası onu güvenceye alabilmek için tarikata teslim etmiş
yetiştirilip kralın muhafız birliğine göreve başlamıştı.Kralın oluşturduğu bu yeni birlik halka sürekli zülüm yaparken 5.muhafız ıstemesede olaylara sürekli seyirci kalıyordu.imparatorluğun doğusundaki büyük ordunun
lordu kralın yaptıklarını tasvip etmemiş,krala karşı bir harekete başlamiştı ordu kralın muhafız birliğini sürekli yenilgilere uğratıyor saray neredeyse kuşatma altına alınıyordu .Bu durum karşısında kral ülkenin güneyine yerleşmiş kara imparatorluğun ordusundan yardım istemişti zaten amacı imparatorluğu fiziksel olarakta ele geçirmek olan kara imparatorluk kralın isteğini yerine getirmiş ülkeye giriş yapmıştı iki imparatorluk ordusu
büyük bir savaşa girmişti.Halkın büyük çoğunluğu bu savaşta kendi ordusu yanında yer almamıştı çunku kralın
kara imparatorluktan bu vatan hainleri yüzünden yardım aldığını sanıyordu cahil halk gelecekleri işgal edilirken seyirci kalıyordu.Kara imparatorluğun büyülü ejderhaları imparatorluk ordusuna zayıatlar veriyor impara torluk ordusu dağlara doğru çekiliyordu,bu ejderhalar uçabiliyor ağızlarından lavlar çikararak her yeri yakıyorlardı.İmparatorluk ordusu bu lavlardan kurtulmak için dağlarda devasa tüneller kazarak korunmaya çalışıyordu.ordu yiyecek sıkıntısı çekiyor verdiği zayıatlarda eklenince psikolojik olarak yenilgiyi yavaş yavaş kabüllenmeye başlıyordu ama henüz teslim olmamıştı.Kralin yeni birliğide köylerden  yiyecek koyun inek peynir ne varsa topluyor kara imparatorluğun yiyecek sıkıntısı çekmesine engel oluyordu,yoksul köylü elinde ne varsa vermek zorunda kalıyordu kendine yetecek kadarını vermek istemeyen köylülere çeşitli zülümler yapılıyordu.5.muhafız ülkede dönenlererin farkında yapılan bu zülme istemeyerekte olsa seyirci kalıyordu ta ki kara güne inen kılıçlı kolu kesene kadar.5.muhafız tüm olup biteni anlattıktan sonra ölü muhafızlar gömüldü.pırıltı kaygılı gözlerle kara günü izliyordu onun vereceği kararı yüreğinin taa deninliklerinde hissediyordu,o geceyi birlikte geçirdiler sabaha kadar uyumadan çokta fazla konuşmadan ,babasıda eski bir şövalye olan pırıltı kara güne gitmemesini söyleyemezdi bu anlamsız olurdu ,çünkü bir şövalye halkını vatanını korumak için yetiştirilmiş bu uğurda yemin etmişti.Ertesi gün hazırlıklar tamamlandı pırıltı uzun zaman yiyecek bulamazlar düşüncesiyle geçen kıştan tuluma bastıkları peynirin tamamını biraz yağ yeni pişirdiği mısır ekmeği nide iki torbaya ayırıp her iki atın sağrısına yerleştirdi.kara gün baba annenin kendisini sevdiği ve gittiği için üzülen bakışları arasında elini öperek ,yaşarsa geri dönüp pırıltıyla evleneceğini hakkını helel etmesini söyleyerek veda etti.Pırıltının içine akan göz yaşları kara günün atı yel esene bindiğinde,bir çağlayan gibi dişa akmaya başladı,kara gün atını vadiden aşağıya sürerken buhulanan gözlerinde güneş işiğinin yansıttığı bir
PIRILTIYLA uzaklaştı.

4 Mart 2010 Perşembe

KARA GÜN 8 .bölüm

Günler karlarla birlikte eriyor,bahar yamaçlardan gülümsüyordu.Eriyen karların altından dağ çiçekleri yamaçları renklendiriyor,dereler yeni uyanmış gibi vadi boyunca kayalardan zıplayarak akıyordu.Her canlıyı baharın coşkusu sarmış iken ayılar uyandıkları kış uykusundan halsiz,zayıf ve kendine güven olmaksızın yiyecek arama telaşına düşmüşlerdi.Bir başka telaşlı isim de kara gündü.Romantizm dolu kış rüyası bitmek üzereydi, unuttuğu halası ne yapıyordu,krallık muhafızları onu arıyormuydu vatan haini ilan edilmişmıydı,yada bir vatan kalmışmıydı.Bir şovalye olduğunu hatırladığı anlarda bütün bunları düşünüp,strese giriyor durgunlaşıyor ve aşağılara bakıp dalıyordu.onu bu dalgın hallerde gören pırıltı,ona nedenini sormak için yaklaştığında,kara gün düşüncelerinden sıyrılıp coşkuyla doluyordu.Pırıltı bu yüzden nedenini hiç öğrenemedi.Güneşin her zamankinden daha sıcak doğduğu bir gündü,kış boyu ahırda hareketsiz duran atı yel eseni biraz dolaştırmak için tepelere doğru yürüdü,vadinin yüksek tepelerinden birinde oturup aşagıya bakarken yine aynı düşüncelere dalmıştı
düşüncelerinin içinde beş saray muhafızı belirdi,ilk önce bunu düşüncelerinin bir parçası zannettı,daha sonra aşağıdaki köy sapağının düşüncelerinde olmadığını farketti,atlılar oradan yukarıya pırıltının evine doğru gidiyordu.Telaşla ayağa kalktı bir müddet daha atlılara baktıktan sonra atına atlayıp eve doğru sürdü.iki derenin birleştiği evin olduğu yere gelince evin arkasında bulunan çam ağaçlarının içerisinde gizlenip eve çoktan ulaşmış atlıları gözetlemeye başladı.Atlılar evin önünde atlarından inmiş,atlarını evin önündeki,odun ve tahtadan yapılmış çite bağlamışlardı.Bir tanesi,pırıltıyla ayakta bir şeyler konuşuyor,bir diğeride atlara suveriyordu diğer üç tanesi ise ayakta gerneşip hareketler
yapıyor belliki yorgun vucutlarını dınlendırıyorlardı.Pırıltıyla konuşan muhafız içeriye girdi,atlarla uğraşan yine işine devam ediyordu,ikisi hararetli bir konuşmaya dalmış ,sonuncusu ise ayrı bir yerde oturmuş dereden aşağıya doğru bakıyordu.kara gün çam ağaçları arasından sessızce seyrediyordu,diğer atları gören yel esen aniden kişnedi,kara gün telaşla yel eseni susturmayı denedi,yelesen denileni anlamış gibi sustu.gün eve doğru baktı adamların hareketlerinde bir değişiklik yoktu belliki duymamışlardı,hemen yanlarında akan derenin sesiyelesenin sesini bastırmıştı.Aniden evin kapısı açıldı pırıltı,bağırarak yere yuvarlandı,arkasındanda evdeki muhafız sırıtarak dışarıya çıktı birbiriyle konuşan iki muhafız,konuşmayı kesip onlara doğru döndü,yere oturmuş olan kıpırdamadan onlara doğru boş gözlerle bakıyordu.Atlarla ilgilenen muhafızda evin arkasından ahırın bulunduğu yerden bir koyunu sürüyerek yanlarına geldi,pırıltı halen yerdeydi.Koyunu gören muhafızlar aralarında gülüştü ,beşinci muhafız halen tepkisiz onlara ifadesiz gözlerle bakıyordu
,kara gün bulunduğu yerden sinirleri gerilmiş bir halde olanları izliyordu
mecbur kalmadıkça ortaya çıkmayı düşünmüyordu.Pırıltı anıden ayağa kalkmayı denedi evden çıkan muhafız bir tekmeyle onu tekrar yere düşürdü,tekmenin acısı kara günün yüreğinde bütün şiddetiyle duyuldu.Pırıltı
bulunduğu yerden tepelere doğru bakıyordu telaşlı korku dolu gözleri kara günü arıyordu.onun korkusu kara günün ortaya çikmasıydı ona bir şey olmasını istemiyordu mümkün olsada ona haber verebilseydi.muhafızlar kendi aralarında bir şeyler konuşuyor,yüksek seslerle kahkahalar atıyordu,rütbesi daha yüksek olduğu belli olan evden çıkan muhafız kılıcını çikarmış havaya kaldırmıştı karagün yerinden fırlayana kadar kılç hedefine inmiş koyun başsız kalmıştı,kara gün kılıcın korktuğu yere ınmediğini görünce tekrar yere yatmış saklanmıştı.Koyunun kafası yerde pırıltının yanına yuvarlanmış pırıltının kara günü arayan gözleri yaşla süslenmişti ,muhafızlar hep bir ağızdan kahkaha atarken hiç bir şeye karışmayıp yerde oturan muhafız sanki insan değilmiş gibi ifadesiz oturuşunu sürdürüyordu.Kara gün ise çoktan öfkesine yenilmiş,gizlice evin arkasından dolanıyordu.Evin ön tarafına bakan köşeye gelince kılıcını kınından çıkardı,uzun zamandır kana hasret kılıç şehvetle titredi,kara gün köşeyi döndüğünde kılıç çoktan bir muhafızın kanını içmişti bile,ikinci muhafız şaşkın kılıcını çekmeye çalışırken kara günün kılıcı çiğlıklar atarak muhafızın göğsünü karnına kadar yarmıştı ..Muhafızlardan rütbeli olanı küfürler savurarak kılıcını kara güne salladı kara gün kılıcı karşılarken bir adım geri çekildi muhafız kolay lokma değildi arka arkaya darbeler savuruyor kara gün karbeleri savuşturmaya çalışırken geriliyordu.
Sinsi bir kılıç kara güne arkadan yaklaştı,kılç sırıtarak havaya kalktı kara günün canını almak için inmeye hazırdı.
devam edecek