BOŞLUK

26 Şubat 2010 Cuma

KARA GÜN 7.bölüm


Kara gün ve pırıltı,uzun kış gecelerinde aynı evin içinde,ayrı iki odada aynı senaryo için uykusuz geceler geçirmekteydi.birbir lerine söyleyebileceklerı,binlerce kelime yüz yüze geldiklerinde kayboluyor onun yerini titrek ve ürkek bir kalp alıyordu .Kara gün iyileşmiş ev işlerinde pırıltıya yardım ediyordu.yazdan ormandan toplanıp getirilen odunları kırıyor ev ile ahır arasında birikmiş karları temizliyordu.Hİç bitmesini istemedikleri günler büyük bir hızla geçiyor,belkide onları ayıracak bahar yaklaşıyordu.Kılıcını sarayda bir muhafızın göğsunde bırakan gün silahsız dolaşıyordu.Bunu fark eden pırıltı onu kendi yattığı odaya götürmüş,duvarda eski bir kının içinde,asıldığı duvarda hayata küsmüş gibi duran babasının kılıcını göstermişti,bir şovalyenin kılıçsız  ürkek bir ceylandan farksız olamayacağını soyleyerek kılıcı almasını istemişti.Kara gün kılıcı elıne aldığında kendine güven gelmesi gerekirken ,derin bir korkuya kapılmıştı.Ozamana kadar unuttuğu her şey gözünde canlanmış,kaybedeceği bir pırıltı onun korkusu olmuştu.Kılıç ise kara gün ün ellerinde adeta hayata yeniden dönmüş gibiydi.duvardan kurtulmuş kara günün belinde can almaya hazır bir celladın anlamsız cakasıyla sallanıp duruyordu.İhtiyar kadın ne ölecekmiş gibi duruyor,nede ayağa kalkabilecek gibi.Sanki pırıltının güvenlı bir ele teslim oluncaya kadar yaşama inadı sürüyordu.Kara gün onun için beklediği ölüm meleği olabilirdi.sürekli oturduğu yerde ağıtlar mırıldanırken,bir yandanda pırıltı ile kara gün ün birbirlerinden hoşlanıp hoşlanmadığını göz ucuyla izliyordu.Baharın yaklaşması üçünüde tedirgin ediyordu ,zamanı durdurmak üçününde dileğiydi.Ahır evin arka tarafında elli koyun alacak büyüklükteydi,pırıltının babası yaşarken en az kırk kadar koyun ları olurdu ,ama şimdi sadece sekız koyun üçte yavru vardı.kara günün atı ahırda gayet rahattı,ahırın üzeri kardan korunmak için kapatılmıştı,yan tarfları ise yer yer açıktı.Kara günün kara bahtına tanrının bahşettiği nadir günlerden biriydı,gün ahırda atını tımar etmekteydi,pırıltı ise hiç işi olmamasına rağmen işi varmış gibi ahıra gıtmişti.kara günün yanına gitmiş eliyle atın sırtını sıvazlıyordu ,birbirlerine ne kadar yakın olduklarını ,birbirlerinin yerinden çıkacakmış gibi atan kalp atışlarını duyduklarında fark ettiler.pırıltının elleri atın üstünden uzaklaşmış günün göğsunde dolanıyordu,gün ise beynine vuran kan basıncından tam olarak ne yaptığını bilemiyordu,en son hatırladığı birleşen acemi dudaklardan ahırda bir yangın çıkabileceğiydi.Dudakları şişinceye kadar saatlerce öpüştüler,o gün onlar için cennetten alınmış gibiydi uçuyorlardı hem de kanatsız............
 Kara günün unuttuğu imparatorlukta kara gün her yerde aranıyordu ,halkın bir bölümü köyden köye onun kahramanlığını anlatıyor,bir bölümü de onu amcası gibi vatan haını olarak biliyordu ,bunda büyücünün etkisi çok fazlaydı,halkın dini inançlarını kullanarak onları etkiliyordu,kral ise her geçen gün artan zenginliği ile hiç bir şeyi görmüyör,görsede umursamıyordu,her şeyi büyücü ve tarıkatı yönlendiriyordu.ülke insanları her geçen gün biraz daha fakirleşiyor,onların bu fakirliğini ise dünyada baş gösteren kıtlığa bağlıyorlardı,cahil halk kıtlığın kendilerini vurduğu halde nasıl oluyorda kralın zenginliğinin artığını sorgulamıyordu bile.büyücünün arkasındaki güç ,dünyada küresel bir imparatorluk kurmak isteyen kara imparatorluktu.bu imparatorluk ülkenin güneyindeki küçük bir krallığı işgal etmiş şimdide doğusunda olan ülkeyi işgale hazırlanıyordu.kara imparatorluğun ajanı olan büyücü.imparatorluk ordusunu zayıflatmak için psıkolojik savaş başlatmıştı ordunun neredeyse bütün şövalyeleri tek tek tutuklanıyor ordunun başındaki lordlar anlamsız nedenlerle sorgulanıyordu.bunları yapan büyücüye bağlı tarıkat üyeleri tarıkata hizmet ettiklerini zannediyordu,aslında imparatorluk içten içe işgal ediliyordu.tarıkat üyeleri gerçekleri farkettiğinde iş işten geçmiş olacaktı ozaman ne imparatorluk nede onu koruyacak ordu kalacaktı,hatta tarikatları bile kalmayacaktı çünkü onlara ihtiyaç olmayacaktı.imparatorluktaki bu kaos ortamı her geçen gün derinleşiyordu.imparatorluğun engüçlü ordularından bir tanesinin lordu olan biteni görmüş olacakki onu  tutklamak isteyenlere teslim olmamıştı,ama ordunun bir numaralı komutanı olaylara seyirci kaldığı için o lordunda fazlaca direnebileceği meçhuldu,bunlar yapılırken halk sanki bu yapılanların kendisini etkilemiyeceğini zannediyor kayıtsız seyrediyordu.ama imparatorluk ordusu patlamaya hazır bir bomba gibiydi.İmparatorluk ordusunun her an müdahale etmesinden korkan büyücü saldırılarını arka arkaya yapıyordu,ordu komutanının bu pasif durumu onunda tarıkat üyesimi olduğu şüphesini getiriyordu insanların aklına.Ordunun genç şövalyeleri tutuklanırken bazılarıda kaçmayı tercih ediyordu .kralın oluşturduğu özel birlikte onları ülkenin her yerinde arıyordu ,şövalyeler daha çok gizlenip çatışmalardan uzak duruyordu çünkü savaşackları insanlar düşman değil büyücü tarafından büyülenmiş kendi halkının çocuklarıydı.Kaos,kargaşa,açlık ve belirsizlik imparatorluğu uçuruma itmekteydi 
                                                                                                                   devam edecek

Hiç yorum yok: