BOŞLUK

1 Şubat 2010 Pazartesi

KARA GÜN


Şiddetle yağan karlara inat dimdik duran çam ağaçları,vadi boyunca yamaçlarda dizilmişlerdi.Dere baharın aksine,sanki biraz üşümüş gibi yavaşça akıyordu ,sıcak umduğu vadinin aşağılarına doğru.Çulluklar ve karacalar karın konmasına izin vermediği derenin kenarında otlanıyordu.Kurtlar ve diğer bazı hayvanlar karın etkisiyle ,yiyecek bulmak için vadinin aşağılarına doğru,  tedbiri elden bırakmadan yavaş ve dikkatlı ilerliyordu.Dağların tepelerinden gelip ,dereye eşlik edercesine vadi boyunca ilerleyen yolda,bir atlı,her şeyin aksıne dağlara doğru gitmekteydi.Karın yer yer yarım metreye ulaştığı patika yolda,şovalye olduğu atın sağrısından sarkmış boş kılıç kınınıdan belli olan atlı,atın üzerine kapaklanmış,kolundan damlayan kanlar,pelerininde kızıl bir renkte donmak üzereydi.At sanki önceden aldığı bir komutla,bazan duraklasada
kara rağmen yoluna devam ediyordu.Vadinin yukarısında derenin ikiye ayrıldığı bir noktada,kalın çam tahtalarından yapılmış,tek katlı evin bacasından derenin üstüne doğru bir duman yayılıyordu.Evden
elindeki  yayvan su kabıyla ahırdaki hayvanlara su vermek için çıkan,bir altmış boylarında,uzun süre dağlarda kalmaktan dolayı yanakları kırmızıya çalan,kısa saçları acemi bir berber tarafından kesilmiş izlenimi veren,zayıf
ve çelimsız kız,büyük güzel gözleriyle,önünde duran ata ve üstündeki süvariye şaşkın.hayretler içinde bakıyordu.


Devam edecek

4 yorum:

Özgür dedi ki...

Enteresan bir hikaye başlangıcı gibi görünüyor.
Yeşilçam filmleri tadında. :))

Unknown dedi ki...

usta sonu tatlımı olur yoksa acımı
henüz bende bilmiyorum.

Arzu Breda dedi ki...

Sevgili Hüseyin;

Neden bu kadar kısa bıraktın hikayeyi?..
Bir iki paragraf daha, yazsaydın ya.. Tadına varalım..

Sonu tatlı mı olur, yoksa acı mı, bilmiyorum demişsin..
Eh, n'apalım!.. Hikaye bu, acı da bitebilir, tatlı da.. :)

Sevgilerimle..

ramazan dedi ki...

du bali nolcek...