Kara gün yattığı yerden gözlerini hafifçe araladı biraz bulanık görüyordu,ölmüştü galıba cehennem ateşi tam karşısında yanıyordu,gerçi pek anlatıldığı kadar korkunç değildi.İki melek yanında duruyordu meleklerden yaşlı olanı hemen önündeki tabureye oturmuş ,kelimeleri yutarak bir ağıt mırıldanıyordu.Genç olanı ayakta duruyor alnına birikmış terleri siliyordu.bunun cehennem ateşine atılma ayını olduğunu düşündü,gözleri yeniden kapandı ,bu sefer amcası karşısına gelmişti hem de kesık kafasıyla her zamanki öfkeli bakışlarıyla,ardındanda
karanlığa dalıp kayboldu.Zaman onun için değerini yitirmişti,tekrar gözlerini açtığında cehennem ateşi kaybolmuş bir şömineye dönüşmüştü,yaşlı olan melek yine oturuyordu ama bu sefer şomineye odun atmaya çalışıyordu.genç olanı kara gün ün sağ omuzu üzerine yatabilmesi için arkasındaki yastıkları destekliyordu.Kara gün şaşkın bakışlarıyla sırasıyla meleklere bakıyordu ,olan bitene anlam vermeye çalışıyordu.sırtında tam omuzunun arkasında anlam beliriverdi.sırtındaki sancı olanları hatırlatmıştı.Bakışlarını genç olan meleğe çevirdi
gülümsüyerek kara güne bakıyordu,gerçekten melek olmalıydı,bir şey söylemeye çalıştı,genç melek onu susturdu,kendini zorlamaması gerektiğini söyleyerek.yaşlı meleğe döndü,ateşin üstündeki cincire takılı kaptakıçorbanın ısınıp ısınmadığını sordu,yaşlı kadın bakışları kara günde ısındı anlamında başını salladı.genç melek
terekten bir tas alıp ateşin üstündeki çorbadan doldurduktan sonra,kara günün yanına geldi,çorbayı içirebilmek için kara günü yatakta biraz doğrultmaya çalıştı,meleğin teması çorbadan daha önce kara günün içine sıcak bir likit gibi dağıldı.bir müddet sonra yeniden uykuya daldı bu sefer amcası yoktu,yuksek bir tepeden aşağıya doğru uçuyordu yanında kanatsız bir melek olduğu halde.
Kara gün tekrar uyandığında dönmek istemediği bu dünyaya dönmüştü.Etrafını dikkatle incelemeye başladı
gün ışığı dışarıdan soluk bir şekilde sızıyordu tahta kapaklı pencere yarım açıktı dışarıda yağan kar yaşama isteğini arttıracak şekılde yoğun ve aheste yağıyordu,karın yoğun yağışı güveninide arttırıyordu en azından bu kar yağışında onu aramazdılar dıye düşünüyordu .Saraydan, hatırladığı kadar oldukça uzak olmalıydı yinede
tam olarak nerde olduğunu bilmiyordu,yaşlı kadın aynı yerde oturuyordu belliki pek yürüyemiyordu.kara günden önce yaşlı kadın sordu,şovalyemisin evladım diye zorlanarak çikan sesiyle ,nede olsa kendi oğluda bir zamanlar şövalyeydi,ardından sorular arka arkaya gelmeye başladı kara gün pek beceremezsede küçük yalanlarla durumunu anlaşılabilir bir hale soktu,sonra yavaşça yatakta doğruldu ayağa kalkıp pencereye doğru
yürüdü,kısa süre yağan kar yağışını seyretti,aşağida akan derenin sesini duydu bir kaç ağaç dışında pek bir şey göremedi yoğun kar yağışı görüş alanını kapatıyordu,bir süre sonra gözleri karardı düşmemek için evin çam tahtalarına tutundu ve yavaşca yatağına dönerek tekrar derin bir uykuya daldı.Pırıltı hayalindeki erkeği
ölmek üzereyken buldu ,sırtındaki oku babasının bu evi yaparken sahıp olduğu aletlerden birisi ile çikardı ,yarasını dağladıktan sonra günlerce işi haricinde hep başucunda bekledi iyileşmesi için sürekli tanrıya dua etti ,bir yandan ölmesini istemiyor ,bir yandanda iyileşip buralardan gideceğini düşünüp üzülüyordu.Kara günün başucunda beklerken onun sert yüz hatlarını hayranlıkla seyrediyor zaman,zaman alnına dökülen saçlarını eliyle geriye doğru tarıyordu,geniş omuzları ve uzun boyuyla yatakta bir güven abidesi ve hayal dünyasının şovalyesi yatıyordu.Kara gün gözlerini ilk açtığında heyecan,sevinç,korku ve aşk bir kokteyl
oluşturmuş pırıltının kanında dolaşıyordu.Günler bu kokteylın sarhoşluğuyla hızla geçiyordu,kara gün iyileşmiş
ayağa kalkmıştı,başindan geçen hikayeyi olduğu gibi anlatmiştı,amcası kesık şövalyeden bahsederken kızın gözleri hayretle açıldı ,onun adını babasından çokça duymuştu,iki defa babasının hayatını kurtarmıştı babası
gün geçmezdi ondan bahsederdi,tesadüf muydu şimdide yeğeni belkide onu kurtarmaya gelmişti,bu umutsuz
amaçsız boşluktan.Kara gün ve pırıltı birbirine aşık olmuştu ama bunu söyleyecek cesaret hıç birinde yoktu
birlikte geçirdikleri günün gecesinde evi ikiye ayıran bölmelerin arkasına iyigeceler deyip ayrıldıklarında,bir bir lerini görme isteği hat safhaya ulaşıyor,uykuya dalıncaya kadar bu iskence devam ediyordu,ertesı gün pırıltı
ahırdaki sekiz koyunla ilgilenirken,kara günde ona yardım ediyordu.onun yanındayken hiç bir şey düşünemiyordu,amcası kesık şovalye yoktu,kralın aradığı bir kaçak değildi,imparattorluğun zülmü yok olmuştu.bir virüs beynini işgal etmiş bütün düşüncelerini kemirmişti.Bir pırıltı vardı birde diğer dünya ,pırıltı için
diğer dünyayı hiç düşünmeden feda edebilirdi.
devam edecek
4 yorum:
Bunu okudukça aklıma Malkoçoğlu, Tarkan filmleri geliyor.
Tarkan olamaz ama Gün'ün iti köpeği yok yanında. :))
usta sonuçta bizim kahramanlarımız son yıllarda bilinçli olarak kahramanlarımızda değişti bütün kahramanlar hayvanlardan oluşuyor ben ise yine insan faktörünü kullanıyorum.
Sizmi yazıyorsunuz bunu yoksa alıntımı?
Kandiliniz mübarek olsun. Sağlık mutluluk, huzur diliyorum.
yazmaya çalışıyorum .aynı temennileri ben de sizler için diliyorum.
Yorum Gönder